8 Ocak 2025 Çarşamba

Burak'a Uzanan Yol Serisi -2- Kilit Nokta Beğenme

"Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.” [1]
Selam olsun Allah için seven ve Allah için buğzedenlere! Allah da bizi o zümreden kılsın. 

Kalem tuttuktan sonra yazmadan geri kalmak doğru gelmedi yüreklere. Okuyarak, yazarak, konuşarak, hiç de bir şey yapamıyorsak buğzederek genelde İslam'ın davasına, özelde İslam'ın kaideleri gereği bizi ilgilendiren davalara destek olmalı. Kimin elinden ne geliyorsa az da olsa yapmalı. Şeytan aldatır senin bu yaptığın azıcık şey işe yaramaz, diye. İnsanlar da farkında olmadan onların sözleri ile gelir karşımıza. Biz de karınca misali tarafımız belli olur en azından, deriz. Taraf olmak lazım. Zulme sessiz kalıp zulmü yapan gibi olamayız çünkü. İmanın en alt seviyesinin kötülük karşısında buğzetmek, nefret etmek olduğunu ifade eder Peygamber Efendimiz aleyhisselatü vesselam. Kalbimizin neyi beğenip, özendiğine dikkat etmeliyiz. Kilit nokta beğenme. Bizler neyi beğeniyorsak ondan ibaretiz. Kişi önce özeniyor, sonra beğeniyor, sonra da benziyor. Yanlış bir şeyi, kişiyi beğendiğimiz anda kalbimizin kontrolünü burda kaybediyoruz. O yüzden bir kötülük görüldüğünde kalben buğzedilmeli mutlaka. Kötü şeylere karşı daima öfkemizi canlı tutmalı. Bir konuda yanlış bir yola girildiğinde dönüp geriye bakmalı. O yolun başlangıcında farkında olarak veya olmayarak yanlış yola bir özenme, beğenme ile başlanılmıştır. Rümeysa Küçük Koyuncu hocamız bu şekilde ifade etmişti. Beni de çok etkilemişti bu bakış açısı. Demek buğzetmek bu yüzden önemliymiş. Nefret edip uzak durmazsak o kötü eylemden, kalbimizde bir beğeni oluşursa kalbimizin kontrolünü kaybetme riski ile karşılaşıyoruz. Hemen öfkemizi canlandırıp kontrolü geri ele almalı. Kalbimizin kontrolünü kaybedersek ne kalır ki elimizde...Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Bana kendi sevgini ve senin yanında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver.” [2]

Gazze... Dünyadaki tüm ülkeleri bilmeyen insanların öğrendiği şehir... Ondan haberi olmayan pek az insan kalmıştır. Ama yüreğine inmeyen insan sayısı daha fazla sanırım. Dualarımız Gazze'ye, boykotumuz siyonizme olmalı değil miydi? Bu zulüm artık insanlık davasına dönmemiş miydi? İnsanlıktan nasibini almamış vicdansızlar ancak bu zulme devam edebilirdi. Allah'ım onları bir daha, bir daha yak diye yürek sızlar. Gazze'deki kardeşlerimize bir an önce kurtuluş ihsan eyle diye yürek dua eder. Tamam buğzettik, taraf olmaya niyet ettik. O zaman boykotu da gündemimizden, gönlümüzden düşürmemeliyiz. Bize kazık atan bir esnaftan bir daha alışveriş yapar mıyız? O kişiyi bir daha görmek ister miyiz? Onun dükkanın önünden bile geçmek istemeyiz değil mi. İnsanın gönlü istemez. İşte boykot gönül meselesi. Vicdan meselesi. Şuanda biz ve sevdiklerimiz rahat yataklarda uyurken farklı topraklardaki insanların şuanda cesetleri paramparça oluyor. İnsanlar sevdiklerini parçalarından tanıyıp, parçalarını poşete toplamaya çalışıyorlar. Ölülerini bile istedikleri gibi defnedemiyorlar. Benim bir mağazadan bir ürünü almamam onun şirketini batırmaz ki, benim yaptığım bu boykot ne işe yarar ki? Hem tüm ürünlerde nasıl dikkat edeceğim? Her şeyde var şu siyonizm zıkkımı. İlla bulaşacağım yani... 
Hani dedik ya gönül meselesi. Size kazık atan dükkandan alışveriş yaptırmayan gönlünüz mümin kardeşlerinizi parçalayanlara ulu orta destek verenlerden fersah fersah uzak olmalı. Elinden ne geliyorsa az demeden yapmalı. Kelebek etkisini unutmamalı... Kaldı ki boykotun etkileri resmi şekilde görülüyor artık. Boykot vesilesi ile kapanan birçok işyeri var. O yüzden boykotun anlamı yok demek artık kendi nefsimizin kolay bir bahanesi oluyor.

Evet şikayet etmek konforlu ama iyileşmek zahmetlidir. Ama Rabbimiz bize diyor ki; " Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!" [3] Asıl hayatımız için verdiğimiz tüm emekler çok değerli. Mahşerde çok ihtiyacımız olacak... 

Mehmet Akif Ersoy ile yazımızı sırlayalım;
"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez."

/Müberra

KAYNAKÇA 
[1]Ebu Davud, Sünnet, 2 [4599]
[2]Tirmizî, Deavât, 73
[3] Ankebut-64


3 Ocak 2025 Cuma

Hanım Sahabelerimiz Serisi -5- Hz. Esma bint Ebubekir ve Mücadele Ruhu


Hz. Esma bint Ebubekir ve Mücadeleci Ruhunun Örneği

Hz. Esma bint Ebubekir, İslam tarihinde sabrı, cesareti ve mücadeleci ruhuyla tanınan önemli bir kadındır. Mekke’nin önde gelen ailelerinden birinde dünyaya gelen Esma, Hz. Ebubekir’in kızı, Hz. Aişe’nin ise ablasıdır. Hayatı boyunca İslam davasına hizmet etmiş, Hz. Peygamber’in ve ailesinin yanında yer almıştır.

Hicretteki Rolü

Hz. Esma’nın en bilinen kahramanlıklarından biri, Hz. Peygamber’in ve babası Hz. Ebubekir’in Mekke’den Medine’ye hicreti sırasında üstlendiği görevdir. Peygamberimiz ve Hz. Ebubekir, Sevr Mağarası'nda saklanırken Esma, onlara gece vakti gizlice erzak taşımış ve tehlikelere rağmen bu görevi kararlılıkla yerine getirmiştir. Bu cesareti nedeniyle ona “Zâtü’n-Nitâkayn” (İki Kuşaklı Kadın) unvanı verilmiştir. Çünkü erzakları bağlamak için kuşağını ikiye bölerek kullanmıştır.

Mücadeleci Bir Kadın

Hz. Esma, sadece hicrette değil, hayatının birçok döneminde zorluklara göğüs germiştir. Eşi Zübeyr bin Avvam ile oldukça mütevazı bir hayat yaşamış, zor şartlar altında dahi sabır ve tevekkül göstermiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra oğlu Abdullah bin Zübeyr’in Emevîler’e karşı verdiği mücadelede onu cesaretlendirmiş, zulüm karşısında dimdik duran bir anne örneği sergilemiştir. Oğlunun şehit edilmesinden sonra bile metanetini korumuş, mücadeleci ruhundan ödün vermemiştir.

Mücadele ve Kadının Yeri

Hz. Esma’nın hayatı, kadınların İslam’daki güçlü ve onurlu duruşunun bir örneğidir. O, hem bir evlat, hem bir eş, hem bir anne olarak farklı roller üstlenmiş ve her birinde sabır, cesaret ve kararlılığıyla örnek olmuştur. Hz. Esma, İslam’da kadının yalnızca bir ev içi figür olmadığını, gerektiğinde toplumun en kritik anlarında önemli roller üstlenebileceğini kanıtlamıştır.

Dersler ve İlham

Hz. Esma’nın hayatı, sabrın ve direnişin ne kadar değerli olduğunu bizlere öğretir. Onun hikâyesi, modern dünyada da karşılaştığımız zorluklara karşı dimdik durmamız gerektiğini hatırlatır. Bugün, Hz. Esma gibi kadınların cesaret ve inanç dolu mücadelelerinden ilham alarak daha adil ve onurlu bir dünya için çaba göstermeliyiz.

Hz. Esma bint Ebubekir, sadece İslam tarihi açısından değil, insanlık tarihi açısından da mücadelenin ve azmin sembollerinden biridir. Onun hikâyesi, cesur yüreklerin her zaman iz bırakacağını kanıtlar.

/Hüma Asaf 

Burak'a Uzanan Yol Serisi -2- Kilit Nokta Beğenme

"Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek ve Allah için nefret etmektir.” [1] Selam olsun Allah için seven ve Allah için buğzedenlere...