7 Kasım 2020 Cumartesi

KİM BU BEYNİMDEKİ YABANCI?

 


Bismillahirrahmanirrahim

"-Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. 

-Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar..."

Nur/30,31. 

Yazıma günlük yaşantımızda aklımızda olması gereken bir ayetle başlamak istedim. Haramdan kullarını korumaya çalışan Rab, gözlerimize de hakim olmamızı istiyor. Biz kullarını uyarıyor. Fıtrata, temiz yaratılışa uygun davranmamızı diliyor. Aslında böylelikle bizi bize tanıtıyor. Bizim yapmamız O'nun hazinesine bi' şey katmıyor, yapmamamız ise hiçbir şey eksiltmiyor. Sonsuz artı bir de sonsuzdur ve sonsuz eksi bir yine sonsuz... 

Şu madde alemine sıkışmış kalmış insana yol gösteriyor Rahmân'ın her bir kelimesi. 

Her biri dünya ağırlığından kurtarıyor sanki.

İslâm'ın sunduğu bu yol, insan için her daim en hafifi. 

Haramlardan sakınmayı öğütleyerek dünyada da insanın huzurla ve rahatla yaşamasının mümkün olduğu öğretiliyor.

Bu yazıda bir haramdan bahsetmek istiyorum: göz zinası. (haram nazar, harama bakmak) 

Öncelikle Rahmân için niyet etmeliyiz harama bakmamaya. O öyle istiyorsa başım üstüne deyip rızası için elimizden geleni yapmalıyız. Ve elbette bunun bizler için de bir çok faydası var. Harama bakmak deyince ilk akla gelen, muzdarip olunması muhtemel durum: unutkanlık. 

İmam Şafiî (ra): "Haram nazar nisyan verir." (Harama bakmak unutkanlığa neden olur.) der.

Henüz tıbbi bir makalede yer almasa da ikinci sınıftaki anatomi dersinde yaptığım çıkarımı sizlerle de paylaşmak istedim; 

Bizlere verilmiş en nezih nimetlerden biri olan gözlerimiz, dünyayı görmemize vesile rengârenk penceremiz... Bu pencere ile görülen her şey sinir yolları vasıtasıyla beynimize iletiliyor. Beynimiz de gördüğümüz şeyleri anlamlandırıyor, tanımlıyor. İlk kez görülen şeyler -burda özellikle ifade etmek istediğim daha önce görmediğimiz, tanımadığımız bir insanın çehresi, suratı- beynin korteks denilen bölümüne gidip burada anlam kazanıyor, tarifleniyor. Beyin bi' süre bu görüntünün üzerinde çalışıyor. 

Anne babamız, arkadaşlarımız, tanıdıklarımız ise yani daha önce bildiğimiz tanıdığımız bir suratı artık beyin korteksi tanımlamaya çalışmıyor. Bu tanıdık suratlar, aynı zamanda görmede refleks merkezimiz de olan orta beyne (mesensefalona) iletiliyor. Böylelikle beynimiz tanıdığımız insanları gördüğünde ekstra yorulmuyor. Birçoğumuzun başına gelmiştir: Kalabalık bir topluluğa girdiğimizde tanıdığımız birinin hemen gözümüze çarpar! İşte bu, mesensefalonun tanımlamada korteksten önce davranmasıdır.

Bu dersten sonra harama bakmayı bir de bu açıdan düşünmüştüm. Demek her  bakışta, her farklı suratta zihnimizi yoruyorduk. Yorulan zihin ise bazı şeyleri unutuyordu. Belki de haram nazarın unutkanlığa neden olması tıpta bu şekilde açıklanıyordur. Bu şahsıma ait bir yorum olsa da ilerleyen zamanlarda bu konu üzerine çalışılmış makaleler, ispatlar görmek bizleri mutlu eder.

Peki harama bakmanın ölçüsü nedir? Her bakış günah mıdır? Elbette bu ölçüyü de Peygamber Efendimiz Aleyhisselam 'dan öğreniyoruz: "Ey Ali! Bir bakışın peşinden tekrar bakma (birinci bakışına ikinci bakışını ekleme)! Çünkü birinci bakış, senin hakkındır (kasıtlı olmadığı için birinci bakışında sana bir şey yoktur.) İkinci bakış ise senin hakkın değildir (kendi isteğinle olduğu için ikinci bakışında sana günah vardır.)" (Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizî ve Dârimî rivâyet etmişler, Elbânî de 'Sahîhu'l-Câmi'; hadis no: 7953)

Son olarak haramı Allah için terk ettiğimizde ne bulacağımızın net bir ifadesi olan hadisi şerifi de buraya bırakmak istiyorum. Abdullah İbn Mes'ûd (r.a)'dan rivayetinde Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki nazar(harama bakış) iblîs'in zehirli oklarından bir oktur. (Allah Teâlâ buyurur ki: ) Kim bunu Benim korkumla bırakırsa onu kalbinde tatlılığını bulacağı bir îmânla değiştiririm. "( Teberani Mu'cemü'l -Kebir (c.10 s.173) 

İmanın tatlılığına erişmek, hakikatleri unutmamak, rızayı ilahide buluşmak duasıyla... 

Velhamdulillah

/Merdümgiriz

1 Kasım 2020 Pazar

Değerlerimiz Serisi -11- KENDİN BİLMEK


Selamun aleykum Sevgili Hekimelik Yolu Okurları. Ben Alem-i Batın. Alemi batın iç alem, bilinmeyen
alem demek. Kendime mahlasım ararken öğrenmiştim. Ben mi onu buldum yoksa o mu beni buldu bilemem. Dünyevi ve bilinen alemin akışında kaybolmuşken tanıştım kendimle. Öyle ya, insanoğlu her simayla tanışır, aynadaki suretle tanışmak gelmez aklına. Kendimi tanıma hikayem belki kendimle tanışma hikayem başka bir yazının konusu olsun da sizi kendinizle tanıştırmak için kalemimi konuşturayım. 

Kimsin sen Sevgili Okur? Filanca TC kimlik No'lu falanca yer doğumlu bir yolcu mu? Allah insana bir akıl verdi, bir ruh verdi, bir fıtratta yarattı. Suretimiz gibi farklı kişiliklere sahip olduk. Bunlar boşa yaratılmış olamaz, öyle değil mi? Bir ruh üflenmiş olmasa bedeninin ne ehemmiyeti olurdu? En üstün varlık olarak yaratıldık. Kromozom sayısı değil bizi biz yapan. Kalbimiz, nefsimiz, içte sakladıklarımız, gönlümüz... Kendini tanımak bilmek, yaratana yaklaşmanın ilk adımı belki de. Kimlik bunalımında kopyala-yapıştır yapmadan her işi ve her nefesi anlamlı kılmanın, sahibinin seni yarattığı kılavuzda uygun kullanmanın ilk yolu kendini tanımak. Belki ilk şu soru ile başlanmalı tanışmaya: "Merhaba, hayat amacınız nedir?" Sorunun cevabı yoksa evvela amacını bilmeli, amaç oluşturmalı. Yaşanan her olayda bir şey hissedince, bunu neden hissettim diye sormalı. Hislerin Allah için olmadığı zaman gönüllerin prangası olduğunu bilmeli. Allah için duyulmayan hisler insanı nasıl yıpratır.? Yaşayarak öğrenenlerdenim. Canım şunu yapmak istedi dediğinde bir defa olsun şunu sormalı insan kendine: Neden yapıyorum? 

Allah için atılan her adımın arkasında onun rızası ve yardımı vardır, bilinmeli. Ve onun için olmayan her işin bu belirsizlik aleminde cana yük olduğunu idrak edilmeli. Hayatı yaşarken emrolunduğu gibi dosdoğru yaşamaya çalışırsan kimliğin olur, sen olursun. Yoksa bir kuştan ayıran bizi sadece kanatlar mıdır? Kendini tanımazsan nasıl eğitirsin? Nasıl defedersin kendinle olan iç savaşları başından? Kendini bilmek, eğitmek; dünyayı yaşanılabilir kılmanın en temel yoludur bence. Duyguların, nefsin, şeytanın oyuncağı olmaktan kurtaran en güçlü silahtır. 

Bir örnek vereyim. Dokunur belki hassas kalplere... Birinde bir şey görünce kıskanmaya meyilli nefsimiz bizi bedbaht bir hale sokar, daralırız, onun elindeki gitsin isteyecek kadar körleşiriz belki. Ama kendini tanıyan bunun şeytani bir his olduğunu bilir: "Ey kendim, bu hissin neresinde rızasını arıyorsun Allah'ın?" der, kendini eğitir. Nihayetinde de huzur bulur. Başkasında olana değil kendinde olana bakar. Elindeki kendinin olduğu için de şükreder. Öyle ya, kendini eğiten, kendini sorgulayan korunabilir esaretten.

Boşuna dememiş Yunus Emre:

“İlim, ilim bilmektir.

İlim, kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsen,

Ya nice okumaktır? “

Öyleyse Sevgili Okur, kendinle arandaki mesafeyi kaldır. 

Belki kederden azade bir hayat sürmenin yolu budur.

/Alem-i Batın

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...