6 Eylül 2018 Perşembe

Yazarımız: KATRE-MİSAL




Selamun aleykum 
“ De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” ayetinde biz acizlere bir gaye belirlenmiş “Allah için”. Gaye belliyse usulünce bir yolda ilerlemek düşer bizim de payımıza. Evvel refik badel tarik düsturunu da heybemize ekleyip çıktık bu yola. Bu yolda ilk tecrübemize değil de belki tecrübesizliğimize tanık olacaksınız:)Muradımız sizlerin de yoldaşlığıyla yeni bir soluk olup güzel şeylere vesile olmak. Dualarınıza misafir olmaya geldik.    

Bendeniz Katre-misal olarak taniyacaginiz tababet yolunun 3.sınıf öğrencisiyim. Yazmanin sadra şifa olduğunu keşfettiğimden bu yana hayatın debdebesinden sıyrılmak için kaçıp saklandığım kuytu köşem oldu bu eylem. Artık sobelendiğime göre - Leylunnehar ve Müberra tarafından:)- sizinle de bir şeyleri paylaşma vakti gelmiş demek. Yazmaya çalıştığım yazıların bir kısmında  bir şey anlatmaktan ziyade edebi bir havaya bürünme çabaları görüyorum :) dolayısıyla zaman zaman bunları da paylaşabilirim, düşüncelerinizi merak ediyorum bu konuda.

O vakit bana şimdilik müsade insaAllah en yakın zamanda yeni yazılarda görüşme duasıyla ......

5 Eylül 2018 Çarşamba

Yazarımız: MÜBERRA

Merhaba! 

Ben 3.sınıf tıp öğrencisiyim. Her şey bu sayfanın ilk sahibi LeyluNehar'ın yazısını görmekle başladı. Ben zaten bir şeyler karalıyordum, bir ara da içimden blog yazısı yazmak geçmişti ama olmadı. Nasip şimdiye imiş. İki dostumla bu yola çıktık, belki gerçekten dert sahibi olur da Allah'ın huzuruna varınca anlatacak bir şeylerimiz olur diye ümit ettik. Hikmet Anıl Öztekin abimizin yeri ayrı bende :) Düşünceleri, farkındalıkları çok hoş. Arada videolarından kitaplarından da paylaşım yapabilirim. Benim için farkındalıklar çok önemli, hayatı anlamlandırıyor, anlam veremediğimiz şeyleri yaşamak ne kadar mantıklı? O yüzden yazılarım genellikle farkındalıklar üzerine olacak inşaAllah.
Öğrendikçe anlıyor insan, mana unutulmuş, hayatı sorgulamadan bize öğretilenlerle yüzeyel olarak yaşıyormuşuz. Ve öğrendikçe anlıyor insan ilim derya deniz ben ise hiçbir şey bilmiyorum. Talibim manaya, talip olalım hayatı 'öz'lü yaşamaya...

/Müberra

Fecr-i Sadık



                                            BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 
Yeni bir yola bas koymanın tabi neticesi olan, iki  tutam heyecan ve bir tutam endişe hakim zihnime bu yazıyı yazmaya niyetlendiğim sıralar . Hanımeli kokusu kadar tatlı bu heyecanımın müsebbibi durumu izah etmeye lüzum duymadan-haliyle ilk blog yazım olacak- neden endişe ettiğimi belirtmem gerekmiş gibi hissettim. Zira bunca zaman kendimce karaladığım yazılarda herhangi bir paylaşma ya da anlaşılma kaygısı gütmemiştim çünkü tek okuyucusu bizzat bendim:) Hal böyle olunca umuma bir Şeyler yazma fikri benim için epey uzaktı fakat diğer iki kardeşimin teşvikiyle bu yazma işini hakiki manada dertlenmeliydik. Çünkü idrakına vardığım ,dert olmayınca hiçbir şey eyleme dönüşmüyor.Basit bir misalle; yazmış olduğumuz vakitler çoğu kez duygudurum olarak ya bizi mesrur eden ya da eseflendiren hallerdir ama bir farkla : Benim gözlemim ,güzel duygularla yazdıklarımın “anlatılmaz yaşanır“ cinsindenmiş gibi kısa fakat diğer türlü yazdıklarımın sayfalarca olması.Hasılıkelam sayfalarca yazdıran şey şüphesiz derttir aslında.Bu sebepledir ki bu işi dert etmeye niyet ettik .Niyet hayrolursa akıbet de hayrolur inşallah demeden  hatırdan çıkarmamamız gereken bir hususu da ekleyerek: Bir çiğnem etten olan insanoğlu için çabadır mühim olan zira insan için ancak çalıştığı vardır. (Necm:39)

     Vesselam

      
 /Katre-Misal


4 Eylül 2018 Salı

Huzur vs. Mutluluk







  Bismillahirrahmanirrahim

  Tepede bir güneş, denizde yansıması, ufukta bir sandal... Görkemli dağlar üzerinde pamuk gibi bulutlar... Taşları okşayan, usul usul vuran dalgalar... Denizin sükunet veren ezgisini dinlemek için sahillere atmak isteriz çoğu zaman kendimizi. Öyle herkes de olmayacak ama. En sakin anlarını kollamaya çalışırız mavi dostumuzun. Belki de kışın gitmek o yüzden daha hoş gelir insana. Kapat gözlerini dostum. Dışardan dünya telaşındaki arabalardan gelen seslere rağmen hayal et. Kumsaldasın, tek başına. Dinle dalgaları... Kendimizi huzurla teslim ediyoruz onlara değil mi? Sanki o anlığına tüm dünya arkamızda kalmış gibi. Dertleriyle de, sevinçleriyle de, her şeyiyle bir kenara atıyoruz sanki yaşadıklarımızı. Bazen sadece gitmek istiyoruz. Her şeyden gitmek... O da mümkün olamadığı için anlık gitmelere talip oluyoruz. Tamam acıdan, dertten gitmek isteriz. Peki insan neden mutluluğundan, sevdiklerinden de gitmek ister? Sevdikleri ve onlarla birlikte gelen mutluluktan da gitmek ister? Hikmet Anıl Öztekin olsaydı derttaş derdi şimdi. Biz de abimize uyalım. Çünkü derttaş mutluluk insanın kalbini mutmain etmiyor, ruhuna yetmiyor. Gülmek, işlerinin yolunda  gitmesi, evinin olması, sağlıklı olmak, yok yetmiyor insana. Bir şeyler eksik kalıyor sanki.
Huzur derttaş, huzur... İki hece ama hayatımızın tadı, anlamı. Kalbimiz onunla mutmain oluyor sadece. Huzur olmayınca tek başına mutluluk da yetmiyor. O yüzden her şeyim var ama anlam veremediğim şekilde canım sıkılıyor demeler. O yüzden hayatı lüx olan zenginlerin de intihar etmesi... Huzursuz olamıyormuş hayat, devam edemiyormuş nefes alışlar. Peki düşünelim biraz huzur nedir, ne zaman huzurlu oluruz? Huzur ile mutluluğun farkı nedir? Mutluluk işlerinin tıkırında gitmesi, olumsuzlukların seni az bulması demektir. Huzur ise tüm olumsuzluklar sıkıntılara rağmen kalbin mutmain olması, razı olması, sakin olması demektir. Senin kalbin ne zaman mutmain oluyor peki? Dur ve düşün biraz. Hemen geçme diğer satırlara, zorla zihnini. Ne zaman mı mutmain oluyor, Allah ile olduğunu hissettiğin vakit mutmain oluyor.
 Derdin sıkıntın bin tane olsun ama  ben Rabbimleyim, beni gerçekten seven zat ile beraberim. İtiraf edin kendinize. Uzun zamandır almasın için ailenize dil döktüğünüz i phone, kazanmak için 2-3 yıl kendinizi heder ettiğiniz üniversiteniz, vitrinde gördüğünüz adeta aşık olduğunuz o kıyafet hepsi de sahip olduktan sonra heyecanını, mutluluğunu ne kadar sürdürebiliyor? Bir doktor okuldan mezun olduktan sonra tıp fakültesini kazanmanın mutluluğunu hala yaşıyor mu, o beğendiğiniz kıyafeti eskittikten sonra çöpe atınca ilk aldığınızdaki heyecanınız var mı? Hayır, yok. Ama Allah ile beraber olduğunuzu iki ay önce de , beş yıl önce de hissetseniz tekrar hissettiğinizde yine bir heyecan ve ardından kalbe sekinet veren bir huzur. Derttaş yokla kalbini, sağ sola sorma her zaman. İçinde kocaman bir cevher dururken ona güven bazen sadece. Bazen onu dinle sadece. Seni senden daha iyi bilen insan yok. Sade hayat iyidir. Dinle gönlünü ve emanet et huzur bulduğun zata...
Vaktin en güzeli Allah ile olduğun andır. Eyvallah... 

/Müberra

3 Eylül 2018 Pazartesi

BLOGTAN HABER VAR !

Bismillahhirrahmanirrahim
Elhamdulillah
Vessalatu vesselâm ala Resulullah
Uzuuun bir aradan sonra güzel kardeşimin vesilesiyle yine buradayız kardeşlerimmm. Güzel insan güzel haber sebebi de olur bazen. Bloga üç yazar olarak devam etmeye karar verdik Rabbim muvaffak etsin. Bendeniz LeyluNehar rumuzu ile yazmaya niyet alan, önceki yazıların müsebbibi, İstanbul Tıp Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi kardeşinizim. İki güzide yazarımız da tıp fakültesi 3. Sınıf öğrencisi. Onları kendi yazıları ile tanımanızı isterim.Sizler bizim için değerlisiniz, instagramdan olsun yorumdan olsun aktif katılımınız mutluluk sebebidir :) Allah’a emanet olunuz, dualarınıza talibiz.


Vesselâm

Resim : https://i.pinimg.com/originals/23/46/53/234653ee01d65063212d8b388d7fde39.jpg

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...