24 Nisan 2021 Cumartesi

Çiçekten Köprüler Serisi -7- HANIMELİ TEVEKKÜLÜ

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Selamunaleyküm Hekimelik Yolu okurları,

Her birimizin nasibine çiçek köprüsünden bir çiçek düştü. Dedim ki anlatayım hanımelini. Oysa envai çeşit çiçekler, rengarenk güller, mor sümbüller, dünya güzeli papatyalar, açelyalar, kalenşolar, begonyalar, nergisler varken kimin aklına gelir minicik, narin mi narin hanımeli. Bak geliverdi benim aklıma. Bir çiçek düşünün, diğerlerinin suretiyle yarışamayacak kadar minik. Hem öyle ihtişamlı renkleri de yok. Allah’ ın yarattığı daha güzel, ihtişamlı, görkemli çiçekler varken kim ne yapsın hanımelini? Duuur ama Rabbim aklıma düşürdü bir kere. Tevekkül budur belki de. 

Rabbim herkese nasibini verirken minik bir hanımeli gibi tevekkül edersek, bize de o eşsiz kokuyu bahşeder mi? ‘Benim neden şuyum buyum eksik?’ demeden ‘Allah herkese rızkını verendir’ desek; normalde diğerleriyle yarışamayacak kadar minik bir hanımeli oluruz da kokumuzla her çiçeğin önüne geçeriz. Allah öyle şeyler bahşeder ki adımız güzeller, iyiler arasına katılır. Tevekkül bu değil mi sahiden? Yarışmadan, başkasının nimetini kıskanmadan, ‘Verdiği de hayır, vermediği de’ demek değil mi? Baksana yüzlerce çiçek arasından öyle bir nimet ihsan etmiş ki hanımeli en sevdiğim çiçek oluvermiş. Bilebilir misin ki Allah’ ın sana vereceği nimet seni aziz kılacak, vermediği tepeden tırnağa hayır olacak? İdrak çerçevenden çıkarma, Allah’ a dayanıp güvenmekten öte yol var mı?

 O halde bu mübarek Ramazan gecesinde, bir hanımelini vesile edelim, şu duayı dolayalım yüreğimize, dilimize;

“Fe in tevellev ve kul hasbiyallahu la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azim”

Ayetini yüreğine iliştir sevgili okur, söylemesi benden, manayı araştırıp anlamaya çalışması sizden.


Tevekkül kimliğiniz olsun. Selamunaleyküm...


/Alem- i Batın

21 Nisan 2021 Çarşamba

Çiçekten Köprüler Serisi -6- AŞKIN GÖZYAŞLARI

 (Tahmini Okuma Süresi: 2 dakika 37 saniye :) 


“Hoşça bak zatına, kim zübde-i alemsin sen

  Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen.” 

  Şeyh Galip

(Kendine dikkatlice bir bak; sen alemin özüsün. Sen varlıkların göz bebeği olan insansın.)

İnsanın kendine bakması gerek sevgili okur. Ben de bu minvalde bir süreliğine kendi Hira’ma çekilme, biraz yükümü hafifletme kararı almıştım. O yüzden bir süre yazılarıma ara verdim. Ama yükümü pek hafifletebildiğim söylenemez, başka şeylerle doldurdum zamanla:) Bu kadar ayrılık yeter, tekrardan aranıza döndüm :) Ama bu arada kısa süreliğine de olsa insanın kendi Hira’sına çekilmesi iyi geliyor.

Evet, bu seride konumuz kainattaki nadide varlıklardan çiçekler. Benim çiçeğim; aşkın gözyaşı çiçeği. Aşkın gözyaşları da denilebiliyor. Aşkın gözyaşları demek içime daha çok siniyor. Fesleğen alırken kendisi ile tanıştım :) Ben fesleğen almayı istiyordum. Aynı saksıda aşkın gözyaşları da ekiliymiş. İkisini birlikte aldım. İsmini de Maşuk koydum. Açıkçası bu yazıma kadar detaylı şekilde bakımının nasıl olduğunu araştırmamıştım. Tamam, bir şeyler okudum ama yeterli değildi. Bu vesile ile öğrenmiş oldum. Yazmak bu yüzden de çok güzel. İnsanı bilmediğini öğrenmeye itiyor.

Crassulaceae ailesinin bir üyesi olan aşkın gözyaşları çiçeği, her evde ve ortamda kolaylıkla yetiştirilebilir. Ana vatanı Madagaskar’dır. İngilizler bu çiçeğe “mother of millions” yani “milyonların anası” derler.

Sukulent tipi bir bitkidir. Tüm sukulent bitkileri gibi yaprakları etlidir. Bakımı çok kolay olan aşkın gözyaşları çiçeği, yayılmacı bir türdür.

Görüntü itibariyle diğer çiçeklerden biraz farklıdır. Yaprak kenarları minik fideciklerle doludur. Bu fideler toprağa düştüğünde yeni bir bitki daha oluşur. Aşkın gözyaşları çiçeğini sevenler, bu olay gerçekleştiğinde yani yeni fidecikleri gördüklerinde “çiçeğim damladı” derlermiş.

Çok da masum bir çiçek sayılmaz. En zehirli bitkilerdendir. Az miktarda yenmesi ölümcül olacak kadar zehirli olmasa bile birkaç gün hasta yatma sebebi olabilir. Küçük çocuklardan ve ev hayvanlarından uzak tutulmalıdır.

Şimdi biraz bakımına değinelim:

Toprak türü ayırt etmez ve fazla suyu sevmez. Bu bitki için suyu bünyesinde tutmayan toprak tercih etmelisiniz. Toprağı iki yılda bir değiştirilmelidir. Aşkın gözyaşları çiçeği drenaja ihtiyaç duyar. Birden fazla geniş hava delikleri olan saksılar bu bitki için ideal seçimdir.

 İç veya dış mekanda yetiştirilebilir. Ancak dış mekanda çok daha hızlı ve sağlıklı bir gelişim gösterir.

Az güneşli, tam güneşli ve yarı güneşli alanlar bu bitki için uygundur.

Hava almayı seven bir bitkiymiş. Açıkçası bunu da bilmiyordum :)

Çiçeğin toprağı kurudukça sulanmalıdır. Dolayısıyla sık sık toprağı kontrol ederek ne zaman sulama yapacağınıza karar verebilirsiniz. 3-4 günde bir sulamak yeterli oluyor benim çiçeğimde.

Bitkiyi yaprakların üstünden sulamayın. Sanırım yapraklarının ıslak olmasından hoşlanmıyor. Toprağı sulamaya özen gösterin.

Bu bitki açık alanları sevse de, kış şartlarına ve soğuk havaya karşı dayanıklı değildir. Kış aylarında içeri alsanız daha iyi olur.

Aşkın gözyaşları çiçeği uygun ortam sıcaklığını yakalayabilirse sonbahar ortası ile kış sonu arasında herhangi bir zaman diliminde tomurcuklanır. Nisan ayında ise çiçek açar. Yazın sadece büyür. Tomurcuklanması için mutlaka en az 12 saat karanlıkta kalması lazım. Bu açıdan bizim Maşuk şanssız. Pencere kenarında duruyor. Güneş alıyor ama akşam da ışığa maruz kalıyor. Tamam, perdenin arkasında kalıyor ama yine de ışık almış oluyor. Ben çiçeğimi bu sonbaharda almıştım. İlk zamanlarda bayağı tomurcuklanmıştı ama döküldüler. Şimdi de tek tük tomurcuk var. Işıksız, havadar bir ortam lazım Maşuk’a :( Evin neresine koyabileceğimi bilmiyorum şimdilik.

Aynı zamanda çoğaltılması en kolay bitkilerden biridir. Yaprak kenarlarındaki minik filizler toprağa düştüğünde bitki çoğalmış olur :) Benimkinin yanına da bir tomurcuk düşmüş, büyüyor. İlk başta ne olduğunu anlamadım, yabani bitki sanmıştım, Allah’tan koparmamışım :)

Çiçek bakmak bir sanat gerçekten. İnsanın gördüğü her çiçeğe içi gidebiliyor, evin içini çiçeklerle doldurmak isteyebiliyor. Ama her biri ayrı sorumluluk istiyor. Sanırım çiçek bakmak yemek yapmak gibi bir şey. Yemek yaparken nasıl insanın el lezzeti devreye giriyorsa, çiçek bakarken de insanın eli devreye giriyor.  Bazıları evini çiçek bahçesine çevirebiliyor, bazısı ne kadar dikkat etse de çiçekler bir süre sonra elinde kuruyup gidebiliyor :( Ben de bir ara çiçekleri hep kurutuyordum, ama şimdi öyle değilim hamdolsun. Bir de bu sene çiçeklerime isim koymaya başladım: Canan, Şakir, Maşuk, Fesleğen ve Yaprak Güzeli... Canan ve Fesleğen vefat etti maalesef :( Yaprak Güzeli’ne isim koymadım, ismi gibi kendisi de yaprak güzeli, başka isim koyma gereği duymadım. Çok değerli bir arkadaşımın hediyesi Yaprak Güzeli. Şakir’im de masa başında derttaşım:) Çiçeklerle dertleşiyorum ben. Tavsiye ederim, çok iyi geliyor.

Aşkın gözyaşlarını alınca ona da isim arayışına başladım. Ağlamasına dayanamadım :) O yüzden Maşuk koydum; aşık olunan, sevilen anlamında. Güzele kanalize etmek istedim onu. Ben hayata her zaman güzel tarafından bakmayı ilke edindim kendime. Çünkü “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.”(Bediüzzaman Said Nursi) Hayat çok kısa. Yaşadığı olayların karanlık, can sıkan taraflarında kaldıkça boğuluyor insan. Düşünecek çok şey var. Görmek istersek karanlıklar içinde aydınlık huzmeler var. Ben de aydınlıklara talibim.

İmam-ı Şafi’nin bir sözü vardır “Hak ile meşgul olmazsan batıl seni işgal eder.”

 İnsan boşluğu kaldıramıyor. Yaşanan olayın güzel taraflarını kendine göstermezse çirkin tarafları gözünün önünden gitmiyor. Zihninde dönüp duran acı veren kısımlarla savaşmak yerine karda açan kardeleni gör. Tamam, kar üşütecek ama kardelenin varlığını bilmek seni ısıtacak. Karları kazımak yerine kardeleni gör, bir süre sonra ısınırsın Allah’ın izniyle. 

Velhasıl yaşadığın her neyse onun kardelenini bul, güzel tarafını bul. Kötü kısımlarını düşünmemeye çalışma. Güzellikle doldurdukça gönlünü, aklını kötü kısımlardan etkilenmelerin azalacak Allah’ın izniyle.

Güzel bak, güzel gör, güzel düşün. Güzel insana da bu yakışır zaten ;)

/Müberra


KAYNAKÇA:

https://www.nefisyemektarifleri.com/blog/askin-gozyaslari-cicegi/

 

https://azbitki.com/askin-gozyasi-cicegi

18 Nisan 2021 Pazar

Çiçekten Köprüler Serisi -5- PAPATYA MİSALİ

   (Tahmini Okuma Süresi: 2 dakika 55 saniye :) 

     Bugün aylardan mart ve yine bahar…

     Eminim çoğumuzda baharın gelişinin mutluluğu ve heyecanı vardır, bende de öyle. Kötü zamanlar, kötü olayları geride bırakıp bahara giriyoruz yine ve yeniden.

    Baharın gelişini çoğumuz ağaçların çiçeklenmesinden anlarız. Ama ben daha çocukken bizim köyde baharın gelişini karların erimesinden ve toprağın o saf güzelliğinin ortaya çıkmasından anlardım ve heyecanla o anı beklerdim. Tabi köy ortamında kış çok sert ve bol kar yağışlı geçerdi, diz boyu kar tutardı her yeri. Böyle olunca da toprağın ilk ortaya çıkışı, o kahverenginin görünmesi ve karın altında hafif yeşillenen yerlerin, adeta gülüyormuş gibi, ortaya çıkışı beni umutlandırırdı. Her gün ortaya çıkan yeşilliğin miktarını ölçerdim; bugün ne kadar bahar gelmiş diye. Çocuk aklı işte…

     Yerler yeşillenecek ve nihayet papatyalar açacaktı. Hem de öyle böyle değil cömertçe açacaktı ne olursa olsun ve ben bunu biliyordum, inanıyordum. Hele bizim evin altındaki tarla bembeyaz olurdu baharda. Benim küçücük yüreğimde o kadar büyük bir sevgi uyandırırdı ki tüm benliğimle onun güzelliğine hayran kalırdım. Sanırım saf sevginin tarifini yap deseler bu derdim; içinde tek bir kötülük belirtisi olmayan, bembeyaz bir sayfa gibi görünürdü o papatya tarlası.

     Çocukluğumun en güzel hatırlarından biridir papatyaların açılış zamanları. Allah’ ın o sonsuz sevgisinin tecellisini bulurdum papatyalarda. Baharın gelişiyle açar ve hep öyle kalırdı hiç solmadan, değişmeden. Sırf bu yüzden en kuvvetli ve dirençli çiçek gibi gelirdi bana papatya. Sanki ona ne olursa olsun, hayvanlar ezse de, kırılsa yere yatsa da tekrar kalkar dikleşirdi ertesi gün ve o güzelliğiyle ‘günaydın’ derdi yeni güne. Sanki köklerinden ona gelen sonsuz bir can suyu varmış gibi ya da göklerden gelen bir hayat… Tabii o zamanlar çocuk aklımla öyle olduğunu düşünüyordum. Ne kadar kırılgan gözükse de aslında çok güçlü ve azimli, diyordum. Şimdi ise fark ediyorum ki aslında papatyanın ardında onu yaratanın güzelliği ve sonsuzluğu varmış.

      Hayatta bir papatya gibi olmak lazım. Ne olursa olsun köklerinden ve göklerden gelen o güçle dik durmak gerek her sabah. Baharın habercisi olarak gönderenin yaratma gayesine sımsıkı tutunmak gerek. Başımıza türlü musibetler gelir hayatta. Nihayetinde imtihan olmaya geldik ama yaşadıklarımız ve yaşananlar bizi yıldırmamalı, gayemizden şaşırtmamalı. Dünya hancı, biz yolcu isek yolculuğumuzu adabına uygun yapmalıyız.

     Hele şu ahir zamanda bunun farkına daha çok varmalıyız belki de. Zamanın nasıl aktığını bilemediğimiz bu zamanda bize verilen mühleti başka şeylere, kötülüklere harcayarak kendimize yazık etmekten başka bir şey yapmış olmayız. Belki bu yazıyı okuyan çoğu kişi benim gibi gençlik çağlarında, imtihanın en zor aşamasında belki de. Gençliğin verdiği heva ve heves için ebedi hayatı kaybetmek istemeyiz hiçbirimiz.

     Ben hep şöyle düşünürüm; ömrümden kalan ne kadar fazla yıl olabilir ki? Elbette ki ölümün ne zaman geleceği meçhul iken Allah erken ölüm vermese dahi yaşayacağımız kaç yılımız kalmış ki 20? 30? hadi belki daha fazlası ne değişecek? Geçmiş yıllardan ibret almak lazım belki de. Geçen geçti ve geçmişte kaldı ama kalan yıllarımızın nasıl geçeceği elbette bizim elimizde.

     Rabbim bu yazıyla  sizin içinizde, kalbinizde bir bahar yaşatsın inşallah. Gönül gözüyle bakıp görünenin ardındakini görmeyi nasip etsin.

/Rosalinda

11 Nisan 2021 Pazar

Çiçekten Köprüler Serisi -3- GÖNLÜMÜN LOTUS ÇİÇEĞİ

 


(Tahmini Okuma Süresi: 1 dakika 23 saniye :)


“İkra” demişti O’ na, elinde metin olmadığı halde. Ve tekrar “İkra” dedi ümmi olduğunu bildiği halde. Üçüncü kez de “İkra” dedi “Ben okuma bilmem” cevabını kabul etmeyerek.

Ve o kutlu ayetlerle okumaya başladı Kainatın Efendisi. “Yaradan Rabbinin adıyla” okudu kainatı. Hikmetle baktı yaratılmış olana ve görünenden ötesini gördü.

Ben de sizlerle bugün görünenin ardına bir tefekkür yolculuğuna çıkmak istiyorum. İnsanı okuyalım, kendimizi okuyalım güzel mi güzel bir çiçekten.

Birçok ismi olsa da biz onu “Lotus Çiçeği” olarak biliyoruz. Nelumbo cinsinden yağmur ormanlarında yaşayan bir bitki türü. Lotus çiçeği bir su bitkisidir. Suyun yüzeyinde, toprak gereksinimi olmadan yaşar. Ve özellikle bataklık gibi çamurlu sularda, sulak alanlarda yetişir. 

Buraya kadar “bataklık çiçeğinden mi bahsedeceksin?” demiş olabilirsiniz. Evet öyle yapacağım 😊 Aslında düşündüğümüzden daha fazla kendimizi bulacağız bu çiçekte ve belki de kendimizden daha fazla Kainatın Efendisini.

Lotus çiçeği bataklıkta yetişmesine rağmen en temiz çiçeklerden biridir. Yapraklarındaki nano sivrilikler sayesinde asla kir tutmaz. Su gibi kapiller çekim tutunması olan maddeler dahi onun üzerinden akıp gider. Tıpkı çölün ortasında açmış gül kokulu Efendimiz aleyhisselam gibi. Cahiliyenin tüm çirkinliği içinde tertemiz kalabilmeyi başarmış, zerre kötülüğün yer bulamadığı kalbi gibi.

Beyaz lotus gibi görenin gözlerini alamadığı güzelliği ve masumiyetiyle ulaşmış kalplere. Aydınlanmayı temsil eden pembe lotus gibi nur getirmiş cahiliye karanlığına. Kırmızı lotus gibi sevgi ve şefkat timsali olmuş taştan katı yüreklere karşı. Ve dahi mavi lotus gibi derin sırlar gizlemiş içinde, ilahi bilgeliğin temsilcisi olmuş.

Lotus çiçeğini yetiştirmek için büyük bir saksıya ya da göle sahip olmanız gerekir. Buna herkes sahip olmayabilir ama gelin sevgili okur kendimizi bir lotus çiçeği gibi yetiştirmeye niyet edelim. Öyle ki kalbimiz lotus bahçesi olsun. Sayısız çirkinliğe maruz kaldığımız bu ‘modern cahiliye’ çağında tevbe ile temizlenelim, kir tutmayalım. Bakanlar artık etraftaki kirin içinde bu güzelliği görüp huzur ve umut hissetsinler. Rabbimize önce kulak sonra gönül verelim ki vahyin ışığı düşsün üzerimize. Dimağlarımız nurlansın, hikmet sahibi olalım. Ve dahi suyun üzerinde topraksız yaşayan lotus gibi tüm bağımlılıklarımızdan kurtularak yalnız Allah’a dayanalım, O’na teslim olalım.

Yerlere göklere sığmayanın sığdığı güzel kalplere sevgilerimle…

/VİSAL

 

 

 

4 Nisan 2021 Pazar

Çiçekten Köprüler Serisi -1- KÖŞE BAŞINDA BİR NEFES

(Tahmini Okuma Süresi: 28 Saniye :)


İstanbul'un koşuşturması malumdur. Araç trafiği kadar insan trafiği de sokakları kuşatmıştır.

"Yine mi geç kalacağız yahu?! Koştur koştur nefesim kesildi."

Astımı olan birine hiç de iyi gelmez bu zorunlu egzersiz, bilen bilir. :)

O hengamede bir esnafın nahifliği ile güler yüzün,

Dükkanın camı önündeki top reyhanı bir çocuk başını sever gibi sever ellerin.

Sonra o eli burnuna götürürsün, istemsiz, açılır nefesin.



Siz sanırım onu "fesleğen" olarak bilirsiniz,

Ama "reyhan" bana daha hoş gelir çünkü bu bitkiyi annem bize bu isimle tanıtmıştır.

Annemin reyhan sevgisi de nenesinden yadigardır.

İnsanlar kuş misali göçer, hatıraları, reyhanları, zambakları kalır.

Onlar da gidicidir, el-Hak!


En azından o hatıraya iyi bakmak isteyene tarifi veriyorum! 

Güneşli, havadar bir ortam; toprağını yoklayan, susuzluğunu anlayan sevgi dolu parmaklar. :)

Evimden ayrı kaldığımda, yurt odasının pencere kenarında, minik bir kupada bile yetiştirmiştim, hiç naz yapmadı sağ olsun, beni şu küçücük kupaya mı layık gördün demedi kendileri.

Kupanın dibine bir kaç ceviz kabuğu yerleştirilebilir ki toprak çok sıkı olmasın, su sirkülasyonu sağlansın.

Kendisi bahar sonu veda etmeden beyaz, minicik çiçekleri ile sevimli bir selam çakmıştır. İnsanın da şu oyun alanından göçmeden önceki hali, en güzel hali olsa gerek, değil mi? Hiçbir yönü kalbimizi tam anlamıyla tatmin etmeyen, sonrası Sevgiliye kavuşma olan bir ayrılığa da ancak bu yakışır.


Bakım adına daha fazla bilgi için gülen yüze tıklayın:


/LeyluNehar

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...