15 Ekim 2022 Cumartesi

Yolun Dönemeçleri Serisi -4- HUZUR FİLİZLERİ




 








HUZUR FİLİZLERİ

Karamsarlıkla geçen, huzur bulduğum pek bir şeyin kalmadığı günlerim oldu. Etrafımda çok insan vardı, yalnız değildim ancak içimde sürekli somurtan bir “ben” vardı. Neye somurttuğumu, kime küskün olduğumu bilmiyordum. Mevsimlerden çıkarıyordum acısını, yağmura yüklenirdim en çok. Kara bulutlara, değişken havaya, ne giyeceğimi bilememeye... Oysa hiç suçları yoktu, sadece algılarımı daha da kötüye odaklamama sebep oluyorlardı.

Yüz çevirdiğim meseleler vardı. Dönüp bakmadığım insanlar, tatmak istemediğim duygular vardı. Keşfetmek, eski ben olmak istiyordum. Niçin bu haldeydim?

Aidiyet kavramını bilir misiniz? Bu hissi kaybedip de hiç iliklerinize kadar yaşadınız mı o yabancılığı? Bir yere, bir insana hatta kendi bedeninize ait hissetmediğiniz oldu mu? Olmuştur sanıyorum. Farkları ve yenileri ortadan kaldıran, standartlaşmanın elimizde olmadan yayıldığı  ve onun bir parçası olduğumuz bu günlerde, birçok insanın şartları bir diğerine benzemiyor diye yabancılamıştır kendini. Ait hissetmemiştir olduğu yere.

Şahsen benim için tek sorun küreselleşme ya da standartlaşmaya giden bu sistem değildi. Durum daha karmaşıktı. Ben hayatı tanıyordum, büyüyordum. Eski nedir onu öğreniyordum. Zıtlıklar olmadan kavramları tam idrak edemeyiz. İşte ben de bu durumdaydım. Sahip olduğum her şeyin zıddıyla yüzleşiyordum. Ve yabancılıyordum. Ait hissetmiyordum.

Pekala, sorunlarım aşağı yukarı böyleydi. Sebeplerini o zaman göremesem dâhi şimdi görüyorum ve o giriftten nasıl kurtulduğuma şaşıyorum.

Ve benim dönüm noktam burada başlıyor.

Yanlış anlaşılmasın, hayatımdaki tek dönüm noktası bu değil. Ancak en yenisi ve en anlatılmamışı bu. O yüzden kaleme alıyorum. Günceme kendimden başkasını ortak ettiğim ilk yazım oluyor.

O büyüme sancılarından, varoluşsal soru işaretlerinden ve depresif hislerden kurtulmam bir buçuk yıl sürdü. Kurtuluşum benim dönüm noktam değil. Evet, doğru tahmin ettiniz, nasıl kurtulduğumu idrak edişim... Ah bu kelime... İdrak. Bu, benim dönüm noktam.

İnançlı bir insan olsanız dahi temel ibadetler bazen zor gelir ya da artık hayatınız bir parçası olur ve onları ifa ederken manevi rahatlamaya kavuşamazsınız. Belki kavuşursunuz ancak bu sadece seccade üzerinde geçirdiğiniz vakitle sınırlı kalır. Geri kalan hayatınız aslında samimi bir mü'minin hayatı değildir ancak bunu anlamazsınız bile. Çünkü hala iyilikler yapıyorsunuzdur, hala tesettürlüsünüzdür ve salihlerle berabersinizdir. Dışarıdan bakıldığında hayatınızda büyük bir yanlışa gidiş yoktur.  Ancak bir şeyler rayında değildir. 

Evet, hep beraber bu noktadaki genci hayal ettik. Şimdi bir de o gencin gönlüne şifa olan Hadis-i Şerif’lere bakalım:

"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korunmuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır." *

Naslarda (Kur’an ve sünnette) hangi derdin devası yok ki?

İşte alemlere rahmet cânım efendimin bu sözleri ile kolları sıvadım. Haram ve helale dikkat edecek ve hakkında hüküm verilemeyen şüpheli ne varsa ondan sakınacaktım.

Her şey bu kadar basit mi dediğinizi duyar gibiyim. Evet her şey çok basitti ancak kolay değildi. Hiçbir zaman kolay olduğunu hissetmedim aksine çok zorlandım. Ancak hep şunu düşündüm, benden bu sınırlara uymamı dileyen Rahman ki O'nun rahmeti ve merhameti tüm alemi kuşatır, bu zorluğu bana eziyet etmek için vermemiştir. O bana merhamet eder, acziyetime rağmen bu yola girersem bana yardım eder. Ve evet, elbette ki emirlerine uyabilmeyi de Rabbimden istedim.

Bu hal ile "ait" hissettim kendimi, kul olduğumu... Bu dünyaya gelen bir yolcu olduğumu... 

İsmet Özel şöyle der: "(...) Mensubiyet safhasını geride bırakıp keyfiyeti daha yüksek aidiyete vasıl olduğumuzda bizi öncekinden daha disiplinli yaşayış karşılar."* Benim de hissettiğim aidiyet öyle kuvvetliydi ki, uygulama noktasında daha kararlı bir hale geldi zihnim.

Hayatımdan çıkardığım her şüpheli davranış ruhuma bir huzur filizi ekti sanki. Ve eklediğim her bir dua, her bir amel... Bu bahçe böylece genişledi, büyüdü. İçinde ruhumun genişlediği bir huzur bahçem vardı artık. Bunu elde etmenin de bu nimetin devam etmesinin de Allah’tan olduğunu biliyor ve O'na hamdediyorum.

İşte: “Nasıl böyle huzurlu oldum?” ya da “Anlık huzurumu nasıl kaybettim?” diye kendime sorduğumda görüyorum ki ya harama-helale dikkat etmemişim ya da şüpheli bir ameli hayatıma almışım. Bu idraki verip de bana huzuru bahşedene hamdolsun.

İşte böyle Sevgili Okur... Her daim ruhumuzun ve kalbimizin ahvalinden haberdar olmak ve huzur içinde yaşamak duasıyla... Allah’a emanet olunuz.

/Verâ


*[Buharî, İman 39, Büyû 2; Müslim, Müsakat 107, (1599); Ebu Davud, Büyû 3, (3329, 3330); Tirmizî, Büyû 1, (1205); Nesâî, Büyû 2, (7, 241).]


*İsmet Özel - Faydasız Randevu syf 67

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...