Seviyoruz.
Gökyüzünü, kuşların uçuşunu, yağmurun
kokusunu, çiçeklerin duruşunu...
Seviyoruz.
Sevdiklerimizin gülüşünü, onlara sarılmayı,
onları mutlu etmeyi...
Öyle bir sevgimiz var ki sınırı yok sanki. Kapasitesi dolmuyor. Sonsuz...
Sonsuz seviyoruz, sevebiliyoruz. Sevmek olmasaydı
tadı alınır mıydı şu dilsiz dünyanın. Dünyayı da seviyoruz, bizi misafir ettiği
için.
Sevmek öyle güzel ki asla zarar vermez, hep iyiye yöneltir diye düşünüyoruz.
Sanırım yanılıyoruz.
Sevmenin de derecesi, çeşitleri vardır. Ne için sevdiğimizi bilmek ve ölçülü sevmek en doğrusudur. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadisinde:
”Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.” (Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60) buyuruyor.
Her işimizde
ölçülü olduğumuz gibi sevmekte de ölçülü olmalı insan. İşte budur müslümana yakışan.
Sevgide
aşırıya kaçmak neden zararlı olsun diye düşünebiliriz. Çevremizde de görüyoruz;
çocuğunu, eşini, anne babasını veya bir insanı aşırı sevmek seveni yorar.
Karşılık görmediğinde seven üzülür ya da sevdiğine istemeden zarar
verebilir. Karşılık görse dahi seven tatmin olmaz çünkü sevmesi sonsuz
olduğundan sonsuz bir zamanda sevmek ister yani ölümü düşünmek istemez, ölümü
çirkin görür, ondan ayrılmak görür.
İşte hem kendine hem sevdiğine zarar veriyor bu sevmek... İşte bu "nefs ile sevmek.
Arapçadaki karşılığı ise heves.
Türkçede eğilim, arzu, şevk, gelip geçici istek olarak tanımlanmış. Heves (nefisle sevmek) zarar veriyor insana. Gelin bunu daha da somutlaştıralım.
Her birimizin birçok arkadaşı var. Arkadaşlarımızı ne için
seviyoruz? Seni Allah için seviyorum dediğimiz
birçok insan var aslında. Sahi
mi? Gerçekten Allah için mi seviyoruz?
Mesajınıza geç cevap verdiğinde sinirleniyor muyuz, doğum günümüzü unuttuğunda üzülüyor muyuz, bize sadece bir şey sormak için aradığında eskisi gibi davranabiliyor, samimi gülebiliyor muyuz? Neden böyle davrandığını düşünüyor, üzülüyoruz.
Mesaja geç cevap yazıldığında, belki işi vardır, müsait değildir; doğum günümüz unutulduğunda zihni çok yoğundur, insanlık
hali; bir şey sormak için aradığında ise Allah'a hamdolsun bir kulunun işini
bana gördürüyor demek zor mu? Böyle yaptığımızda daha az üzülüp sevmekten daha
çok lezzet alacağız aslında. Nefis ile sevmenin çaresi Allah için sevmektir.
Nasıl tebdil edilir bu sevgi?
Mevlânâ (rahmetullahi aleyh): "Kalp sırrına
erenler neler yapar, bilir misin? Kızmazlar, küsmezler. Kırmazlar, kırılmazlar.
Her şeyde bir güzellik bulurlar. Hiçbir şeyi insanoğlundan bilmezler. Rabbinden
bilirler! Her şeyi ondan umup, beklerler." der. O sırra ermiş bir kalpte
elbette Allah'ın sevgisinden başka bir şey yoktur.
Tevbe suresi 129. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Eğer yüz çevirirlerse de ki: 'Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arş'ın sahibidir."
Birileri bizden yüz çevirirse -ki bunu yalnızca hoşlanmadığımız şeyleri yapmaları veya bize kötü davranmaları
gibi algılamamalıyız; ölünce de bizden yüz çevirmiş, ayrılmış olacaklar- unutmamalıyız ki aslında herkes bizden bir gün yüz çevirecek. O gün gelmeden nefsi bir kenara
bırakıp Allah için sevmeli, Allah için yaşamalıyız. Allah'ın bize yettiğini, en
güzel dost ve vekilin O olduğunu idrak etmeliyiz, O'nu tanımalıyız.
Yazının başında bahsettiğimiz sonsuz sevmek
Sonsuz olanı sevmek içindi.
En çok da O'nu sevelim diye konulmuştu bu duygu.
Geriye kalan her şeyi ise O sev dediği için
sevmeli.
Velhamdulillah
Merdümgiriz🕊️
Allah için sevmek noktasına ulaşmak dileğiyle... Eline sağlık Merdümgiriz 💖
YanıtlaSilAmin. Sizlerin de dillerine sağlık.💚🤲
Sil