12 Aralık 2020 Cumartesi

Kavram Atlası/ Sevgi -4- MECNUNÎ REÇETE

“Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb

Kılma dermân kim helâkim zehri dermândadır” (Fuzûlî)

(Aşk derdiyle hoşnudum, ey doktor! Bana ilaç verme; benim helâk olmam, senin derman olsun diye vereceğin zehrindedir.) 

Hem dert hem derman olan aşk, 

dert ile hemhal edip dermanı aratmayan aşk. 

Fuzuli değil "Fûzûlîce" bir aşk. 

7'den 70'e herkesin dilinde, sık ama sığ bir kullanım içinde günümüzde aşk. Aşkın dar algılara meyli yoktur, onun aradığı geniş kalplerdir. Kalplerde çiçek açtırır, çiçek olur açar. Bazen sarmaşık misali sarar kalbi. Uzar da uzar sarmaşığın dalları, kalbi bedene sığmaz eder. Sarmaşıkla aşk ezelden beri birdir zaten. 

Aşk, Arapça “âşekâ”dan gelir. Aşekâ, bir ağacı saran, besinini ağaçtan alan ve zaman içinde ağacı kurutarak öldüren sarmaşığa denir. Ama biz bu sefer ağacımız sarmaşığa rağmen şevkle yaşamaya devam etsin diye ele alacağız "aşk" ı. Aşk ile can bulmak, aşk ile gayeye varmak bir nevi "Mecnunlaşmak" dileklerimle. 

"Leylâ ile Mecnun, bir Arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesidir. Leyla ve Mecnun hikâyesi şöyle anlatılır:

Vaktiyle Necid’de (Hicaz’ın doğusunda çölleriyle meşhur bölge) bulunan Benî Âmir kabilesine mensup Kays ile Leylâ kabilelerinin hayvanlarını otlatırken birbirlerini severler. Büyüyüp aşklarının meydana çıkması üzerine Leylâ çadırda alıkonur ve Kays’a gösterilmez. Bunun üzerine Kays'ta aşkın ilk ıstırabı başlar; babasına Leylâ’yı istemesini söyler. Ancak aşkları sebebiyle kızın adı dillere düşüp namusu lekelendiği için bu teklif reddedilir ve Leylâ bir başkasıyla evlendirilir. (Mes‘ûdî, VII, 356-360; Dâvûd-i Antâkî, I, 97-128)

Leylâ, kocasından kendisini uzak tutmak için bir hikâye uydurur ve bir süre sonra adam ölür.

Leylâ’nın sevgisi ile mecnûn olan genç, halkın arasından ayrılır, yalnız yaşamaya başlar. Mâmur beldeleri bırakır, çöllerde vahşî hayvanlar arasına karışır. Halkın övmesini veya yermesini bir kenara iter, bunları duymaz olur. Onların konuşması ile sükûtunu fark etmez hâle gelir. Bir gün kendisine, yâni Mecnûn’a sorulur:

“–Sen kimsin?”

“–Leylâ!” der.

Yine sorulur:

“–Nereden geldin?”

“–Leylâ’dan…” der.

Yine sorulur:

“–Nereye gidiyorsun?”

“–Leylâ’ya…” der.

Mecnûn’un gözü ve gönlü, Leylâ’nın aşkının şiddetinden bütün âleme âmâ oldu. Kulakları da Leylâ’nın dışındaki bir kelimeyi duymaz oldu. (Abdülkâdir-i Geylânî, Fethu’r-Rabbânî, s. 284)

Bir gün Leylâ çölde onu bulur ama Mecnun onu tanımaz ve “Leylâ benim içimdedir, sen kimsin?” der. Leylâ, Mecnun’un ulaştığı mertebeyi anlar ve evine geri döner ve üzerinden fazla zaman geçmeden hayata gözlerini yumar.

Mecnun, bunu haber alınca gelip onun mezarına uzanır ve canından can gitmiş gibi hıçkıra hıçkıra ağlar. Yaradan’a feryat figan dualar ederek canını almasını, kendisini Leylâ’sına kavuşturmasını ister. Duası kabul olur, göklerin gürlemesiyle birlikte Leylâ’sına kavuşur âşıklar âşığı Mecnun." *

Mecnun gayesine vardı, aşkı buldu ve onu yaşadı hakkını vererek. Mertebe üstüne mertebe koydu. Böyledir aşk, kalbin içine yerleştirilmiş sonsuz basamaklı bir merdivene benzer. Ne zaman sonuna geldim diye düşünsen daha yolun çok başında olduğunu anlarsın. Çünkü o merdivenin esas gayesi sonsuza varmaktır. Sonsuz olanı aramaktır. O'nsuz ve O'na varmayan bir yol düşünülebilir mi ki aşk merdiveni O'ndan münezzeh olsun. İşte tam bu yüzden Leyla'dan Mevla'ya varmanın adıdır aşk. 

Aşk: "kalple sevmek". 

Günümüz maddeperestliği içinde bunu idrak etmek kolay değil. Aşka inanmayanların inananlardan fazla olduğu bir dünyadayız belki. Ama aşksız olamayacağımızı anlamamız lazım. 

"Biz aşk çocuklarıyız; anamız aşktır bizim." der Mevlana Celaleddin-i Rumi. Nasıl ki anasız çocuk yoksa, aşksız insan da ne kadar insan olur bunu kalbimize danışmamız lazım. 

Yazımızı bir aşk reçetesiyle noktalayalım mı ne dersiniz? Huzurun, mutluluğun, aşkın reçetesi ile. Gayemize aşkla yürümek niyeti ile. Yazı da ayet de kalplerinize şifa olsun. 

"Onlar inanmışlar, kalbleri Allah'ı anmakla huzura kavuşmuştur. Dikkat edin, kalbler ancak Allah'ı anmakla huzura kavuşur." (Ra'd/28)

Selamünaleyküm.

/Bir Bibliyofil

Hikaye için kaynakça:

https://www.islamveihsan.com/leyla-ve-mecnun-hikayesi.html

4 yorum:

  1. Gerçek aşlı tatmak dileğiyle... Çok güzel yazılmış, elinize sağlık ❤️

    YanıtlaSil
  2. Elinize sağlık. Yüreğimizi ısıtan bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah razı olsun Ablacım 🥰 Yorumunla da sen bizi ısttın.

      Sil

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...