16 Ocak 2021 Cumartesi

Kavram Atlası/ Anlayış -5- İBADETİN KAPSAMA ALANI

 

Bugün sizlerle hasbihal konumuz "ibadet" can kardeşlerim. 

Onun sadece hac, namaz, oruç gibi başlıca emirlerden ibaret olmadığından ve bunu kavramanın hayatımızı değiştireceğinden bahsedeceğim. 

O halde şu çelişkili gelen soru ile başlayalım: "İbadet gerçekten sadece bu emirlerden ibaret midir?"

Elbette bu emirler ibadetin olmazsa olmazları olsa da aslında her söz, düşünce, güzel davranış, iyi niyet, hareket ibadet sayılmaktadır. 

şünsenize... Sadece bu kadar ile de sınırlı değil bu durum. Nasıl ki insan Allah'ın emirlerini yerine getirir iken sevap kazanıyor ise yasaklardan sakındığında, yapılmaması emredilen şeyleri yapmadığında da sevap kazanıyor. İşte İslam böylesine nahif bir dindir. 

Allah'ın rahmeti boldur. Bunu en güzel şekilde Kur'an-ı Kerim'den anlıyoruz. 114 ayet var ve 114 yerinde de şu şekilde başlıyor: "Bismillahirrahmanirrahim -Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla-" 

Sizce de Allahuteala: "Benim rahmetim de merhametim de bol!" demek istemiyor mu? 

Nitekim Peygamber Efendimiz Aleyhisselam şu sözleri aktarıyor bizlere:

“Hiç kimse kendi ameliyle cennete girmez.”

“Sen de mi ya Resulallah!” dediklerinde de:

“Evet, ben de. Meğer ki Rabbim beni rahmetinin kucağına almış olsun.” (Buharî, Rikak, 18; Müslim, Münafikîn, 71-73)

Allah'ın rahmeti ve lütfu olmadan cennete giremesek de cehennem kişinin kendi yaptığının karşılığıdır. Bu durumda Kur’an’da mealen şu şekilde geçer: “Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük de kendindendir(kendi kusurun sebebiyledir)." (Nisa, 4/79)

Bu sebeple Sevgili Kardeşim, unutmayalım ki bu lezzetler gelip geçici lezzetlerdir. Allah nefsimiz ile olan savaşımızdan bizi galip çıkarsın. Her namazımızdan lezzet almayı bizlere nasip etsin. Tekbir getirdiğimizde ve secdeye vardığımız o anlarda, bedenimiz seccade başında olsa da ruhumuz Kabe-i Mükerreme'de yeşersin. İşte salih ameller yalnızca böylesine tatlı bir yolun başlangıcıdır. 

Elbette diyeceksiniz ki hiç sen huşunu kaybetmiyorsun? Hiç yanlışın olmuyor mu? 

Bu kalemi bize tutturan Allahuteala da biliyor ki elbette yaşıyoruz bu durumları. O yüzden duamızı bol tutup, tevbe kapısını hep çalıyoruz. Her an hatta şu an bile nefsimiz ile savaşıyoruz. Biliyorum ki emirleri yerine getiriyor olmak bizleri, sizleri bazen yorabiliyor. Zorlayabiliyor. O zaman şu satırlar gelsin ve  nur dolsun gönüllerimiz. Yankılansın kulaklarımızda Bilal-i Habeşi'nin o mübarek sesi!

“Sabır ve namaz ile Allâh’tan yardım isteyin. Şüphesiz ki o, huşû sâhibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir. Huşû sâhipleri kendilerinin hakîkaten Rablerine kavuşacaklarına ve O’na rücû edeceklerine inanırlar.” (el-Bakara, 45-46)

“Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da usulüne uygun şekilde kıl. Çünkü bu şekilde kılınan namaz insanı her türlü fenalık ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebût, 29/45)

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."(Zâriyât Suresi 56. Ayet)

Sabır ile huşu ile Allah'ın emirlerini yerine getirerek yaratılış gayemizi unutmadan O'na döneceğimiz günü beklemeliyiz. Bizler her anımızda Allah'ın varlığını hissetmeyi bırakıp, dünya hayatına dalarken, aynı zamanda nasıl oluyor da hala sahabelerin, peygamberlerin veya evliyaların, alnı secde görmüş onca gencin, hala zulüm gören onca kardeşimizin talip olduğu, aynı cennete mi tabiyiz? Bir düşünmek lazım.

Sözlerim size sitem ediyor gibi geliyor olsa da aslında bu sözler kendi iç haneme haykırışlarım.

Kendi kendime: "Ayağa kalk artık! Vakti gelmedi mi ?" deme şeklim.

Bu haykırışa sizi de ortak etmek istedim. Benimle birlikte silkelenip kendimize gelelim istedim

Seccadeden mahrum kaldı iseniz bir abdest alıp gelelim.

Oruç tutmuyorsanız veya bu vakte kadar hiç tutmadı iseniz de bugün niyet edelim istedim.

Bugün yolda gördüğünüz taşı zarar vermeyecek şekilde yoldan alalım ve karşıdan karşıya geçerken küçük bir çocuğa selam verip geçelim istedim.

Ben bugün sizinle birlikte her yerde Allah'ı anmak istedim.

Ümit etmeyi bırakmamak gerek azizim. İslam öylesine sıcak bir din ki ibadetlerimizi de aynı sıcaklıkta, nahiflikte, -Arapça'daki anlamı ile- iliklerine kadar hissedemediğimiz takdirde inanın bana ne lezzeti kalıyor ne de güzelliği.

Örneğin namaz... Şartlarını yerine getirmediğin takdirde spordan ibaret oluveriyor. Her işin nasıl ki bir adabı var, ibadetinde elbette adabı var. 

Bizi bu şekilde kusursuz donanımlarla yaratan ve çevremize binbir çeşit güzellik veren, bizi yaşamla nasiplendiren Rabbimizin verdiği görevlerde de istikrarlı, kurallara uygun hareket etmek hepimizin boynunun borcudur. Nasıl ki abdest olmadan namaz olmaz; her anımızda da Allah'ın varlığını kabul ederek yaşamaz isek ruhumuz asıl ait olduğu yere gittiğinde elbette bizden davacı olacaktır. Bizim Allah'a bir vefa borcumuz var. Bunu da kendi şartlarımıza en uygun şekilde yerine getirebilmeyi Rabbim bizlere nasip eylesin.

Selam ve dua ile kalın.

Vesselam.

/Hüma Asaf

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...