Kalp: Yere göğe sığmayan Allah’ın içine sığdığı tek yer… Tecelli aynası, ilahi isim ve sıfatların en mükemmel şekilde tecelli ettiği yer…
Şems-i Tebrizi; "Allah’ın sırrı sensin kalbine
yolculuk et." diyor. Biz de bu yazımızda hep birlikte kendi kalbimize, oradaki
mücevheri keşfetmeye doğru yola çıkacağız: Güzellikler, saklı kalan duygular
eşliğinde Allah’ı bulacağız.
Ondan
önce kalbi tanımlamak ve müteradiflerine (eş, yakın anlamlılarına) değinmek
istiyorum. Kalbin eş anlamlılarından biri olan "sadr" biliyorsunuz ki Kur’an'da çokça geçer.
“Allah’tan korkun çünkü Allah göğüslerin
içindekini bilir" (Maide, 5/6)
"Rabbim elbette göğüslerin gizlediklerini de
açığa vurduklarını da bilir" (Neml, 27/74)
"Onlarla (müşriklerle) savaşın ki Allah, sizin
ellerinizle onlara azap etsin onları rezil etsin, sizi onların üzerine getirsin
ve müminler topluluğunun göğüslerine şifa versin.” (Tevbe, 9/14)
Bu
ayetlerde "gögüs" diye geçen şey yani "sadr" kalbe ithafen söylenmiştir. Kalbimiz; sevgi, merhamet, sadakat, vefa gibi güzel duyguların yanı sıra kibir, kin, korku
ve vesvese gibi kötü duyguların da barındığı yerdir aslında. Biz Müslümanlara
düşen ise kötü duyguları özgür bırakıp
iyilikleri ise kalbimizde filizlendirip büyütmektir. Son ayette geçen 'müşriklerle karşı savaşın' cümlesini günümüz çerçevesinde 'kalbimizde ki
kötülüklerle savaşın' diye algılayabiliriz. Çünkü kalbimizdeki kötülükler orda
bulunduğu sürece kalpteki iyilikleri de yok ediyor ve gittikçe kalbi işgal
ediyor. Kalpteki küçük siyah bir noktanın giderek büyüyüp kalbi ele geçirmesi gibi. İşte bu siyah noktalar aslında bizim nefsimizi temsil ediyor, biz ne kadar çok
nefsimizin esiri olursak o kadar çok orda taht kuracak ve yıkılması zor bir
hal alacaktır. Bu yüzden kalpten gelecek bir şekilde "Ey kalpleri değiştiren, evirip çeviren Allah’ım kalbimi dinin ve taatin üzerine sabit kıl." zikrini
çokça eda etmeliyiz. Aynı zamanda kalp insanın vicdan merkezidir. Bu demek
oluyor ki karar verirken düşünürken, hareket ederken kısacası Müslümanca
yaşamaya çalışırken kalp bizim en önemli pusulamızdır. Kalp Allah’a ait olduğu
için ahlaken uygun olmayan bir hal üzerine olduğumuzda kalp bundan rahatsızlık duyar ta ki biz o
yoldan vazgeçene kadar ama maalesef ki nefislerinden ve zulümlerinden kalpleri
kararan insanlar bunu algılayamazlar. Rabbim bizi o insanlardan ve bulundukları
ortamlardan muhafaza etsin inşallah .
Kalbin doğru yolda sebat edebilmesi için de doğru yolda olmak, ibadetle
hemhal olmak lazım. Nasıl ki vücudun besin ve su kaynağına ihtiyacı var, kalbin
de Allah’ı anan dil ve Allah yolunda işlev gören akla ve bedene ihtiyacı var.
Kalp, imanı tasdik ederek şifa bulur ve huzuru yakalar. Nitekim kalpler ancak
Allah’ı anmakla huzur bulur. Ayrıca ameller kalplere göre şekillenir... Kalbe Allah’tan başka bir şey
yerleşirse o kalp bozulur ve zulüm olur, adaletten sapılır ki adalet demek her
şeyin yerli yerinde olması demektir. Kalbe yakışan da Allah sevgisidir.
Peki kalp nasıl kötülükten arındırılıp temizlenir ve huzura erer biraz da onu konuşalım. İnsanın kalbi, onun evrenidir, içine deryalar sığar; ben ne kadar yazsam çabalasam da düşüncelerimi hissettiklerimi aktarmaya ne kelimeler yeterli gelir ne de ben idrak edebilirim. Onun yerine kalbin kapısını Allah’a açacak anahtarı yani ibadeti konuşalım biraz. Evet düşündüklerimiz ve hareketlerimiz, kalbimize; kalbimizdekiler de hareketlerimize tesir etmektedir şüphesiz. Biz kalbimizi düzeltmek istiyorsak önce hareketlerimizi düzeltip ibadete sımsıkı sarılacağız ki kalbimizdekileri kolay bir şekilde kovabilelim. Çok şanslıyız ki ibadet kapısı derya deniz bir dünyaya açılıyor öyle ki bir mazluma gülümsemek, yolda kalmış bir düşküne el uzatmak, derdi olan bir dosta kulak vermek onun derdiyle hemhal olmak kısaca Allah rızasına giden her yol bizim için bir ibadettir. Ama öncesinde elbette ki İslam’ın şartı olan namaz, oruç ve zekatı da hayatımızın en önemli yerine getirmek lazım. Bunu yapınca göreceksiniz ki kalbimiz yumuşamış ve dünyadaki her varlığa, yaratılan sevgi ile bakıyorsunuz. İbadet öyle bir mucize ki siz yaptıkça iştahlanıyorsunuz ve daha çok daha çok yapmak istiyorsunuz. Hani hadis-i şerifte “Kulum bana bir karış yaklaştığında ben ona bir arşın yaklaşırım; o bana bir arşın yaklaşınca ben ona bir kulaç yaklaşırım; o bana yürüyerek geldiği zaman ben ona koşarak varırım."(Buhari,tevhid50.) denildiği gibi aslında her şey bizim ilk adımı atmamıza ve bu yolda sebat etmemize bağlı. Ondan sonrasında zamanla kalp devreye giriyor ve (adeta otomatik pilottaki gibiJ) kararlarınızda size yol gösterici ve ruha şifa oluyor.
/Rosalinda
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder