26 Ocak 2022 Çarşamba

Kalbin Erbaini Serisi -8- KUL EDEN Mİ? KÜL EDEN Mİ?

   Haset, hayatımızın baş ucuna yerleştirdiğimiz bir öge haline gelmişken ve artık bu durumun önü kesilemiyorken gelin beraber önce kendi nefsimize dokunmaya gidelim ve buyurun muhabbet edelim, hasret giderelim.

   Yazıma çok güzel olduğunu düşündüğüm ve bilhassa bu konuyu idrak edebilmemiz için anlaşılması gerektiğine inandığım bir cümle ile giriş yapmak istiyorum:

   "Mü'min gıpta, münafık haset eder"

  Bu cümle anlayana kadar defalarca okunmalı ve zihinlerimizde yer etmeli. Hatta duvar panosuna doğa fotoğrafı yerine şu yazı asılmalı diye düşünüyorum. Şimdi gelin bu önemli cümleyi daha iyi anlamaya çalışalım.

   İmam Gazali'ye göre haset, bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir: Birincisi, ne varlığa sevinmek, ne de yok olmasını istemektir. Bununla beraber o insanda bulunan nimetin kendinde de bulunması istenebilir. Buna "gıpta" denir. İkinci hal ise o nimeti çok görerek onun elinden gitmesini istemektir; buna "haset" denir. Hasedin tezahürü de bir insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir. Kuran-ı Kerim'de de şöyle izah edilir bu durum;

 "Size bir iyilik dokunsa bu onları tasalandırır, size bir kötülük dokunsa ondan ötürü sevinirler." (Âli İmran, 120)

   Ehl-i kitabın içlerindeki hasetlerin kendilerini nasıl bir yola sürüklediği de şöyle anlatılmaktadır: "Kitap sahiplerinin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler." (el-Bakara, 109)

   Kendilerine kitap ve ilim geldikten sonra insanların birbirlerine düşmelerinin sebebi de haset olarak ifade edilmiştir: "Onlar kendilerine ilim geldikten sonra sadece azalarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar (azabın ertelenmesi hakkında) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir (işleri bitirilir) idi." (eş-Şurâ, 14)

   Genelde bizler halk arasında kıskançlık ile haset etmeyi aynı anlamda kullanırız. Oysa yukarıda da ifade edildiği gibi kıskançlık, insanın elindekini sakınmasıdır. Haset, bir başkasının elindekine göz dikmektir. Allah Teala kullar arası hasedi yasaklamış ve haram kılmıştır dostlar. İnsanı kül eden hasettir.

İmam Gazali'ye soruluyor:

"Bir konudaki duruşumun haset olup olmadığını nasıl anlayabilirim?"

"Seninle beraber aynı rahlede bulunan arkadaşının bir başarısını duyduğun zaman ya da  o kişi yanında başkası tarafından övüldüğü zaman kalbinde sıkıntı duyuyor isen sen haset üzerinesin." diyor.

   Ey güzel kardeşlerim, haset, Hz. Adem (as) gibi büyük bir peygamberin yetiştirmiş olduğu peygamber çocuklarını bile cehennem çukuruna düşürebilmiştir. Öyleyse kendimize gelip bu çukura düşmemek için dua etmeliyiz. Sonra nefes alıp şöyle bir bakmalıyız, kalbimizi yoklamalıyız. Ve demeliyiz ki nefsimize: 

"Kimlere haset ettik ey nefsim?

Hangi akrabamızdaki malı çekemedik?

Kardeşinde olan hangi özelliği anne- baban övdü diye içerledin?

Söyle ey nefsim çevrendeki hangi güzellik seni sıkıntılandırdı? Söyle, söyle ki bu çukurdan çıkalım ve Firdevs'imize bir adım daha yaklaşalım."


Rabbim hepimizin bedeni ve kalbi tüm hastalıklarına şifa nasip eylesin güzel dostlar.

Selam ile dua ile kalın...

Hoşça Kalın!

 

/HümaAsaf

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...