24 Eylül 2019 Salı

Renkler Aşkına -5- GÖNLÜME SARIYI ÇALDIM


  Kendi  içimizi kurcalarken ilk kaçtığımız yer doğa oluyor. Belki burada başlıyordu coğrafyanın  kaderoluşu. Hele ki sonbaharda bu kaçamaklar daha da belirginleşiyordu. Bakıyorum doğaya, karşımda hırçın bir deniz yoktu onun aksine sakin dağlar vardı. Dışardan oldukça sakin, mercekle bakıldığında ise bir o kadar hareketli dağlar... Karar vermiştim bugün gönlüme dağların sarısını çalacağım ve öyle bakacağım hayata. Evet gönlüme çalıyorum bu rengi daha yeni yeni anlıyordum kalbimizle/ gönlümüzle fikrettiklerimizin bize daha geniş ufuklar açtığını. Tekrardan döneyim dağlara, ilkin zirvesinden başlayalım. Bir yağmur sonrasıydı  ve dikkatimi gökkuşağı celbediyordu. Gönlüme gökkuşağının sarısını çalıyorum. Bakar bakmaz utandım açıkçası ardından hayran kaldım gökkuşağına, bünyesindeki her rengi kabullenerek taşıyordu. Sarının, yeşile, turuncuya, maviye bir hükmü yoktu. Oysaki biz insanlar güç hangimiz de olsa o kendi rengi ile her tarafı boyamaya çalışıyordu. Gökkuşağının sarısının gönlümde tam yer edinmesi için yağmura ihtiyacım vardı çünkü gökkuşağı yağmurdan sonra çıkardı. Usulca fısıldadı yağmur "Unutma her damla özeldir ve ağlamaktan korkma yağmurdan sonra gün yüzüne çıkar renkler, hem de bir arada." diye...
   Yağmurdan sonra biraz ısınmak istiyorum. Şimdi de gönlüme ateşin sarılığına çalıyorum. Ateşin hem yakıp kül etme hem de temizleme vasfı vardı. Temizler miydi ateş hırslarımı, ihtiraslarımı ve nicesini... Yoksa gönlüme çaldığım beni de yakar mıydı?  Bu makamda daha çok kalamıyorum gittikçe yanıyorum çünkü.
Bu sefer dikkatimi yalnız bir ağaç celbediyordu. Duruşuyla bak da ibret al der gibiydi. Kim bilir benden önce nicesi burada durdu, soluklandı, nice hayaller kurdu. Sen de bak ve anla yaşamın gerçeğini der gibiydi. Sahi insan yaşamak için mi ölürdü yoksa ölmek için mi yaşardı? Benden öncekilere de bunları fısıldamış mıydı? Yapraklarına bakıyorum yemyeşil bir yaprağın yeşilin tonlarından sarının tonlarına doğru geçen serüveni bir yolculuktu belki de. Yaprağın ait olduğu ağaçtan ait olacağı toprağa doğru bir yolculuk. Bu yaprak tüm bu renkleri bünyesinde barındırıyor muydu? Barındırıyorsa neden sevdiği bir renge sabitlemiyordu kendini, belki o da bizim gibi bir arayış içindeydi. Belki de fazla anlam yüklememeliyim, doğası bu deyip geçmeliyim. Doğa, apansız olaylara biraz daha kapalıydı. Her şeyin bir zamanı bir programı vardı ve ona göre işliyordu. Bakalım ben gönlüme ölümün sarısını çalmadan önce işleyen bu zaman ve programda hayatımı nasıl nakşedeceğim.

/Katre-i Baran 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...