10 Ekim 2020 Cumartesi

Değerlerimiz Serisi -2- ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR

 



"İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır." der Cemil Meriç. Mekanı cennet olsun.

Eşya kelimesi Arapça kökenlidir ve "şeyler" anlamına gelir. İnsan dışındaki varlıkların (güneşten tutun hayvanlar, bitkiler; cisimler...) tümünü adlandırır. Türkçe'de "cansız, taşınabilir, insan eliyle yapılmış" nesneler için kullanılsa da biz yazımızda kelimenin kökendeki anlamını kullanacağız.

Müslümanı her yönden ilmek ilmek işleyen Kur'an-ı Kerim'de: "O (Allah) ki; yeryüzündeki şeylerin hepsini sizin için yarattı, sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. O, (her şeyi bilen) Alim'dir.*" buyrulur. Evet, merkezde insan var! Geri kalan her şey bizim için... Çünkü Allah'ın halifesiyiz. Ve bu imkanlar sorumluluğu da beraberinde getiriyor: bize emanet edilen tüm yeryüzüne adaletle hükmetmeyi.

Şuna da değinmek zorundayım, adalet kelimesinin kullanım alanı siyasetle ya da hukukla sınırlı değildir. Adalet, muhatap olunan her ne olursa olsun, onunla hak ettiği gibi uygun bir ilişki içinde olmaktır. Örneklerle izah edersem; saksımızdaki bir menekşenin suya ihtiyacı olduğunu görüp onu sulamak da bahçemizde bize bekçilik eden sadık Karabaşımıza ilgi göstermek de adalet paketine dahildir. Nebatata hor davranmak, hayvanlara eziyet etmek lügatımızda yoktur. Ha, emir vakti gelir, kurban ederiz. Bunu eziyet olarak nitelendiren, bilmediğinden öyle der efendim.

O hayvan, bu iş için yaratılmıştır zaten. Ne için yaratıldıysa onun için kullanmak da bize vazifedir. "Hayvan hakları" adı altında kurban emrine karşı çıkanlara hodri meydan! Bitkisel ürün de yeme kardeşim. O da canlı. Bana kalırsa cansız hiçbir şey yok ki zaten. Affedersiniz, büyük abdestini de yapma! Toprağa, suya eziyet.(!) Bir de solunum olayın var ki akıllara zarar. Oksijeni tüketiyor, üstüne üstlük karbondioksit üreterek havayı kirletiyorsun! Tencereye kapak. Bunlara da açalım bi' pankart. Bu mudur? Eğer eşyanın hakkını vereceksek, kendi kısıtlı aklımız yetmez. Proglamlayıcımız'ın talimatlarına ve bizzat yetiştirdiği en güzel Teşhirine itaat etmek zorundayız. Yani o hayvanı usulüne göre kurban da ederiz, bize sunulan sayısız meyve sebze nimetini de doyasıya yeriz, mis gibi havayı da içimize çekeriz. Her şeyin bizim için olduğunu hatırlar, değerimizi bilir, şükrümüzü yerine getiririz.

Şimdi gelgelelim Türkçe'de "cansız" diye nitelendirdiğimiz nesnelerle olması gereken münasebetimize. Yukarıdaki veryansın kısmında da değindiğim gibi biz inanırız ki yaratılan her şeyin canı vardır. Çünkü biz, Uhud Dağıyla konuşarak ona sakinlik telkin eden, Kendisine duyduğu hasretten ötürü ağlayan hurma kütüğünün hüznünü dindiren, yeni aldığı elbisesini okşayarak giyen bir Peygamber(as)'e inanmışızdır.

Şimdi, elinizdeki telefona bir de bu gözle bakın. Fizik dersinde de öğrendiğimiz gibi, telefonumuzun her bir atomunun her bir elektronunu, aklımızın alamayacağı bir hızla belirli bir yörüngede dönüp durmaktadır. Gel de buna cansız de!

Biz varlıkları ancak "şuurlu-şuursuz" diye ayırırız. Ki şuursuz olması, bizim için yaratılmış olması, onlara keyfekeder davranabileceğimiz anlamına gelmez.

Velhasıl eşya mühimdir. Çünkü Allah yaratmıştır. Çünkü insan için vardır.

Ama başta Cemil Meriç'in değindiği nokta çok çarpıcı! Eşya ile ilişkimiz olması gerektiği gibi değil. Kapitalizme (ve daha birçok sapkın -izme) farkında olmadan ayak uyduruyor, ihtiyacımız olmamasına rağmen daha fazlasını istiyor, alıyor; eskisini kolayca fırlatıp atıyoruz. Tamir kelimesi, tamircilik mesleği; evlerimizdeki iğne-iplikler tarihe karışmak üzere desem abartmış olmam herhalde. Eskiyene, emeğe saygımız saygımızı sorgulamak gerekiyor.

Bu tarz tutumlarla yine dönüp dolaşıp "insana" değiyor zehrimiz. Hep daha fazlasını isteyen insan israfa, faize, haksız kazanca bulaşabiliyor. Dengeler şaşıyor. Fakir daha da fakirleşiyor.

Tabii ki Allah'ın yasaklarını yasak bildikten sonra; zekat sorumluluğunu, sadaka hoşluğunu da yerine getirerek muhtacı gözettikten sonra her şeyin en iyisine sahip olmak da yanlış değil elbet. Güç, kuvvet yakışır da zaten müslümana. Ekonomik güç de buna dahil.

Laf yine dönüp dolaşıp yaratılanların en şereflisi olan insana geliyor efendim. Eşya insan içindir insan da Allah('a kulluk) içindir. Her şeyi yerli yerine koymak(adalet) da mülkün temelidir.

"Adalet mülkün temelidir." Hz Ömer (ra)

(Mülk kelimesi ve daha detaylı bilgi için: https://www.yenisafak.com/yazarlar/farukbeser/adalet-mulkun-temelidir-ne-demek-2052674)

*Bakara Suresi/ 29. Ayet

/LeyluNehar

4 yorum:

  1. Elinize sağlık, çok güzel açıklanmış. Üstad’ın cümleleri de kalbimize dokundu, vesilenizle tekrar okumuş olduk. Serinin devamını bekliyoruz. 💖

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Devamını sizin heyecanınızla getiriyoruz, hamdolsun.

      Sil
  2. Evet ellerinize sağlık. Yazar yazdı biz de okuduk. Allah istifade etmeyi nasip etsin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin, başta yazana sonra hepimize istifade nasip olsun. <3

      Sil

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...