28 Aralık 2018 Cuma

ZAMAN MI DEDİNİZ?



"Ey Zaman ! Nedir senin bu hızın ? Yoksa senin de mi yetişmen gereken bir şeyler var? Öyle bir akıp geçiyorsun ki bazı günlere dair hatırda hiçbir şey kalmıyor bile."Bu cümleleri ne zaman, hangi olaya binaen yazdığımı hatırlayamıyorum şu an .Beni asil meraklandiran sey sizler de  cümlenin sonuna dogru zihninizden "âhir zaman işte" diye geçirdiniz mi ? Çünkü bu sual zihnimde var oldugundan bu yana ben de farklı düşünmedim. Fakat sonrasında tabiri caizse suçu zamana atmanın çok da doğru bir şey olmadığı kanısına vardım . Çünkü zaman öyle bir kavram ki ne oldu nasıl oldu derken tahayyül edemiyoruz birçok şeyi . Madem bu kadar esrarlı bir kavram o halde bu denli düşünüp de meşgul etmeyelim zihinlerimizi . Zaman böylesine geçerken biz asıl şunu sorgulayalim : Yarın olduğunda neyi yapmış olmak isterdik? Bu noktada hesaba çekelim kendimizi . Tabi çoğu  zaman yapmış olmayı isteyecegimiz şeyler hayallerimiz oluyor ve bu noktada ciddi bocalamalar yaşayabiliyoruz. Burda mühim olan niyet ve sebat . Burdan sonraki merhale ise karşımıza çıkması muhtemel olumsuzlukları göze alıp yola devam etme .Varsın netice istediğimiz gibi olmasın varsın insanlar haklı çıksın ama bunu bizatihi yaşayıp görelim . Böyle böyle tecrübe edeceğiz yaşamayı. Tecrübesizlikle başlayıp tecrübeyle devam ettirerek ... Eğer ki daha yola çıkmadan  niyet sağlam olursa teslimiyet ve tevekkül de bu yoldaki azığımız olacaktir . O halde bize düşen sadece özne olup eyleme yaraşır şekilde davranmak ,zamanın kaygısını gütmeden ...

       
      |Katre-misal|

İÇ SES




Bir burukluk, bir yabancılık var yürekte. Ne yapacağını şaşırmış, atmayı unutmuş. Eli kolu bağlı olmasından gelen bir durgunluk var. Gerçekte bağlı mıdır bilmem. Bazen harıl harıl durmadan çalışmak istiyor, bazen sadece keyfine bakmak istiyor. Zaman zaman insanlara çok cana yakın, zaman zaman yanında oturan insandan fersah fersah uzak hissediyor. İlaç arıyor, tiryak arıyor kendine, kimi zamanda aramak dahi istemiyor. Yorgun mu her şeyden ki şaşkın şaşkın, avare gibi dolanıyor bilmediği okyanuslarda. Halbuki yüzmek bilmiyor, okyanuslara açılıyor. Yüzmek istiyor, derinlere dalmak istiyor ama bunları öğrenmek için de sabredemiyor. Çok öğrenmek istediğinde çok çalışıyor, istemediğinde boyunu aşmayan suda boğuluyor. En nihayetinde sonuca varıyor: denge. Bu sefer de acaba denge bir tarafa daha mı eğimli olmalı gerekiyor diye düşünüyor. Hayaller kurmalıydı evet, ama daha iyi bir hayat için değil, daha iyi,güzel bir ölüm için. Kalp ebedü'l abada açılmış bir penceredir. Bu fani dünyaya razı değildir. Bir yolcu, bir misafir mührü al üzerine yüreğim. Sıkışsan da, daralsan da aynı zamanda ferahlasan da sımsıkı sarıl duana. Dünya hanından geçmektesin, sabret. Yurduna her gün yaklaşıyorsun, memleketine gün gün, hafta hafta yaklaşıyorsun. Sevdiklerin orada seni bekler, arkanda kalanlar da yetişir yakında. Vuslata doğru usulca ilerliyorsun, sabret...
                                                             Müberra

15 Kasım 2018 Perşembe

Hayat Bilmecesinin Cevabı Neydi?


Sormuşlar Dervişe:
-"Hayat nicedir?"
Demiş ki;
-"Hafız, hayat bir bilmecedir. Çözene gündüz, çözemeyene gecedir."

Hayat bazen sarmaşıklaşan, var olan dikenlerini bazı zamanlar daha da belirginleştiren, yokuşu çıkarken ki nefes nefese kalış gibi, evin içine Güneş girmez (merhamet ve sevgiden yoksun) gibi, balonu patlayan çocuğun üzülmesi yada korkması, bir kelebeğin ömrü gibi...

Ama bazende Güneşin doğuşu, yazın ve kışın gelişi, bir eli umutla tutmak, iyiliğe tebessüm ile karşılık vermek gibi, kalbinin derinliklerinde saklı olan çocukluğunun sevinci gibi, bir annenin kollarında olmanın sıcaklığı ve güvenliği gibi, çocuk ile çocuklaşıp oyun oynayıp vakti nasıl geçtiğini anlamamak gibi, sevdiğinin gözlerine içine huzurla bakmak varlığıyla nefes almak gülüşüyle yeniden doğmak gibi...


Hayatın biz insanlara katmış olduğu derin manalar ve değerli zamanlar vardır. Herkes için ayrı bir anlam ifade eden hayat, zaman içinde bir güzelleşirken bir başka gün kötüleşi veriyor. Bu iki durumda yapılması gereken en güzel şey her hale Allah'a şükür halinde bulunmaktır. Kötü günümüzde nasıl Allah'ı hatırlıyor ve ondan yardım, yürek ferahlığı istiyorsak, bize iyi günümüzde vermiş olduğu güzellikler içinde O'nu hatırlayıp O'na şükür etmeliyiz. 

KENDİMİZE;
"Bugün var olduysam eğer bana verilmiş olan bir şans, bir lütuf ve bir görev vardır...Bu zamana dek yaşadığım ve yaşayacağım her ne varsa hamd olsun. İnsan deneyimleyerek, yaşayarak, fark ederek öğrenir, kendine dersler çıkararak alınması gerekeni alır ve yolunu buna göre inşa eder. "
demeliyiz.

Ve ben de inanıyorum ki hayat, bana devamlı bir şeyler öğrenip, kendime bir şeyler katmam için yardım ediyor.

(NOT: Hedefe ulaşmaya çalışan şey, düz yoldan çok inişli çıkışlı yoldan giderse daha hızlı varır.)

Kötü gününde iyi gününde kıymetini bilip bilinçli bir şekilde sabırla bu dünyada ki son istasyonumuza varıncaya kadar ilerleyelim. 




/ASFA AKMER


Fotoğraf için kaynak:
http://www.yazgulu.com.tr/wp-content/uploads/2016/06/hayat-1.jpg

14 Kasım 2018 Çarşamba

Yazarımız: ASFA AKMER


Esselamu aleyküm diğer bir mânâ ile Merhaba... (Merhaba;
farsça kökenli olarak ”benden size zarar gelmez”anlamında kullanılmaktadır.)  

Bendeniz Asfa Akmer Hatun;
Önce bu yola sonra da yazacaklarım için Bismillah ile başlıyorum inşeAllah.
Blogger ile yeni çıktığım yolculuk, can davadaşım, yoldaşım... kendimi bildim bileli hayatımda var olan LeylunNehar'ın daveti ile gerçekleşti. Bu yolculuktan önce ise Allah'ın nasip etmesiyle bana iki can davadaşı, yoldaşı... daha kazandırdı. Nesl-i Asiyelerim Müberra ve Katre-Misal. Allah'ım onlardan ebediyen razı olsun, siz sevgili okurlardan da.
Şimdi kendimden kısaca bahsedecek olursam eğer 😊
Yeşilliğinin çeşitliliği bol olduğu diyarın çimenliğinde yaşıyorum, hayatıma 20 yıldır devam ediyorum. En çok çocukluğuma hasretim ve çocuklara onların masumiyet timsali hallerine bayılıyorum. Bu yüzden (esasında bir çok neden de var... 😉) üniversite yolculuğum içinde Çocuk Gelişimi bölümünü okumayı tercih ettim. 

Sırf önce çocukları söyledim diye diğer insanları sevmiyorum anlamına gelmesin. 😊 
Her insan bir kitaptır. Onları okumak için düşüncelerine ve davranışlarına bakmak gerekir... İnsanları izlemeyi, onlarla muhabbet etmeyi, yardımlaşmayı vb. çok seviyorum. 

Her canlı bana bir şeyler öğretir, düşündürür, yazdırır. Kainat hem açıklık hem de kapalılıklarla dolu, gel de buna hayret edip merak etme... Araştırmayı, keşfetmeyi, öğrenmeyi, uygulamayı kendime hedef kıldım.

Müberra Hatun kendi tanıtım yazısında bir cümleye değinmiş. Diyor ki; "Öğrendikçe anlıyor insan, mana unutulmuş, hayatı sorgulamadan bize öğretilenlerle yüzeysel olarak yaşıyormuşuz." Ne kadar da tesiri altında bıraktıran bir cümle anlamak, yorulmak, çabalamak isteyene...
Farkındalık oluşturmak için bir çok yol var hayatta ve etkisini göstermek içinde yüreğe, samimiyete ihtiyaç var. Blog yazmayı da tercih etme sebebim sessiz haykırışlarım için sesli bir haykırış, düşüncelerimizi sunabilmek için bir aracı olmasını istiyorum...

Benden de bugünlük bu kadar Sevgili Okurlar, sözü kaleme (düşüncelere) sizleri de Allah'a emanet ediyorum. Hayrla tekrardan görüşmek üzere inşeAllah.



13 Kasım 2018 Salı

Öldüğünü söylemekle O'nu yaşamak eş değer midir?



Her geçen gün dahada vakit daralıyor, yürekler ağızda, kainat farkında, "Kıyamet geliyor!" diye haykırıyor her şey... Ölüm ise her dakika her salise kimine adım adım kimine koşarak geliyor. Evet her insan her hayvan her bitki... ölüyor fani olan ölüyor. Ama kimse "ölüyorum ben, bitiyorum ben..." diyerek ne ölebilir ne de bitebilir. Ölüm bizlere yalnızca Allah'ın emriyle gelir onun dışındakiler laf ebeliği olarak ölmektir, çünkü ölüm lafla söyleyerek onu yaşamadan söylemek olmaz. Tüm ölmüş olanlara ve ölmüş sayılıpta diri olanlara saygısızlık etmiş oluruz! Nefes alıyorsak bu fani dünyada kendimize de saygısızlık etmiş oluruz! Neden diye soracak olursak etrafımıza bir bakalım ve düşünelim, hâlâ varız. Yaşıyorsun sevgili okur, yaşıyoruz... Yaşıyorsak hâlâ bitmemiş, görülmesi, duyulması, yürünülmesi, konuşulması, tutulması, gereken bir takım şeyler var. Ne tövbe kapısı kapalı nede umudun kapısı... Vakit çok geç olmadan şımarıklığı bırakalım, sonradan pişman olacağımız şeyler yapmayalım!

(Benden ilk başta kendime sonrada sizlere kardeş tavsiyesi!)

Esselamu aleyküm.


/Asfa Akmer 

6 Eylül 2018 Perşembe

Yazarımız: KATRE-MİSAL




Selamun aleykum 
“ De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” ayetinde biz acizlere bir gaye belirlenmiş “Allah için”. Gaye belliyse usulünce bir yolda ilerlemek düşer bizim de payımıza. Evvel refik badel tarik düsturunu da heybemize ekleyip çıktık bu yola. Bu yolda ilk tecrübemize değil de belki tecrübesizliğimize tanık olacaksınız:)Muradımız sizlerin de yoldaşlığıyla yeni bir soluk olup güzel şeylere vesile olmak. Dualarınıza misafir olmaya geldik.    

Bendeniz Katre-misal olarak taniyacaginiz tababet yolunun 3.sınıf öğrencisiyim. Yazmanin sadra şifa olduğunu keşfettiğimden bu yana hayatın debdebesinden sıyrılmak için kaçıp saklandığım kuytu köşem oldu bu eylem. Artık sobelendiğime göre - Leylunnehar ve Müberra tarafından:)- sizinle de bir şeyleri paylaşma vakti gelmiş demek. Yazmaya çalıştığım yazıların bir kısmında  bir şey anlatmaktan ziyade edebi bir havaya bürünme çabaları görüyorum :) dolayısıyla zaman zaman bunları da paylaşabilirim, düşüncelerinizi merak ediyorum bu konuda.

O vakit bana şimdilik müsade insaAllah en yakın zamanda yeni yazılarda görüşme duasıyla ......

5 Eylül 2018 Çarşamba

Yazarımız: MÜBERRA

Merhaba! 

Ben 3.sınıf tıp öğrencisiyim. Her şey bu sayfanın ilk sahibi LeyluNehar'ın yazısını görmekle başladı. Ben zaten bir şeyler karalıyordum, bir ara da içimden blog yazısı yazmak geçmişti ama olmadı. Nasip şimdiye imiş. İki dostumla bu yola çıktık, belki gerçekten dert sahibi olur da Allah'ın huzuruna varınca anlatacak bir şeylerimiz olur diye ümit ettik. Hikmet Anıl Öztekin abimizin yeri ayrı bende :) Düşünceleri, farkındalıkları çok hoş. Arada videolarından kitaplarından da paylaşım yapabilirim. Benim için farkındalıklar çok önemli, hayatı anlamlandırıyor, anlam veremediğimiz şeyleri yaşamak ne kadar mantıklı? O yüzden yazılarım genellikle farkındalıklar üzerine olacak inşaAllah.
Öğrendikçe anlıyor insan, mana unutulmuş, hayatı sorgulamadan bize öğretilenlerle yüzeyel olarak yaşıyormuşuz. Ve öğrendikçe anlıyor insan ilim derya deniz ben ise hiçbir şey bilmiyorum. Talibim manaya, talip olalım hayatı 'öz'lü yaşamaya...

/Müberra

Fecr-i Sadık



                                            BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

 
Yeni bir yola bas koymanın tabi neticesi olan, iki  tutam heyecan ve bir tutam endişe hakim zihnime bu yazıyı yazmaya niyetlendiğim sıralar . Hanımeli kokusu kadar tatlı bu heyecanımın müsebbibi durumu izah etmeye lüzum duymadan-haliyle ilk blog yazım olacak- neden endişe ettiğimi belirtmem gerekmiş gibi hissettim. Zira bunca zaman kendimce karaladığım yazılarda herhangi bir paylaşma ya da anlaşılma kaygısı gütmemiştim çünkü tek okuyucusu bizzat bendim:) Hal böyle olunca umuma bir Şeyler yazma fikri benim için epey uzaktı fakat diğer iki kardeşimin teşvikiyle bu yazma işini hakiki manada dertlenmeliydik. Çünkü idrakına vardığım ,dert olmayınca hiçbir şey eyleme dönüşmüyor.Basit bir misalle; yazmış olduğumuz vakitler çoğu kez duygudurum olarak ya bizi mesrur eden ya da eseflendiren hallerdir ama bir farkla : Benim gözlemim ,güzel duygularla yazdıklarımın “anlatılmaz yaşanır“ cinsindenmiş gibi kısa fakat diğer türlü yazdıklarımın sayfalarca olması.Hasılıkelam sayfalarca yazdıran şey şüphesiz derttir aslında.Bu sebepledir ki bu işi dert etmeye niyet ettik .Niyet hayrolursa akıbet de hayrolur inşallah demeden  hatırdan çıkarmamamız gereken bir hususu da ekleyerek: Bir çiğnem etten olan insanoğlu için çabadır mühim olan zira insan için ancak çalıştığı vardır. (Necm:39)

     Vesselam

      
 /Katre-Misal


4 Eylül 2018 Salı

Huzur vs. Mutluluk







  Bismillahirrahmanirrahim

  Tepede bir güneş, denizde yansıması, ufukta bir sandal... Görkemli dağlar üzerinde pamuk gibi bulutlar... Taşları okşayan, usul usul vuran dalgalar... Denizin sükunet veren ezgisini dinlemek için sahillere atmak isteriz çoğu zaman kendimizi. Öyle herkes de olmayacak ama. En sakin anlarını kollamaya çalışırız mavi dostumuzun. Belki de kışın gitmek o yüzden daha hoş gelir insana. Kapat gözlerini dostum. Dışardan dünya telaşındaki arabalardan gelen seslere rağmen hayal et. Kumsaldasın, tek başına. Dinle dalgaları... Kendimizi huzurla teslim ediyoruz onlara değil mi? Sanki o anlığına tüm dünya arkamızda kalmış gibi. Dertleriyle de, sevinçleriyle de, her şeyiyle bir kenara atıyoruz sanki yaşadıklarımızı. Bazen sadece gitmek istiyoruz. Her şeyden gitmek... O da mümkün olamadığı için anlık gitmelere talip oluyoruz. Tamam acıdan, dertten gitmek isteriz. Peki insan neden mutluluğundan, sevdiklerinden de gitmek ister? Sevdikleri ve onlarla birlikte gelen mutluluktan da gitmek ister? Hikmet Anıl Öztekin olsaydı derttaş derdi şimdi. Biz de abimize uyalım. Çünkü derttaş mutluluk insanın kalbini mutmain etmiyor, ruhuna yetmiyor. Gülmek, işlerinin yolunda  gitmesi, evinin olması, sağlıklı olmak, yok yetmiyor insana. Bir şeyler eksik kalıyor sanki.
Huzur derttaş, huzur... İki hece ama hayatımızın tadı, anlamı. Kalbimiz onunla mutmain oluyor sadece. Huzur olmayınca tek başına mutluluk da yetmiyor. O yüzden her şeyim var ama anlam veremediğim şekilde canım sıkılıyor demeler. O yüzden hayatı lüx olan zenginlerin de intihar etmesi... Huzursuz olamıyormuş hayat, devam edemiyormuş nefes alışlar. Peki düşünelim biraz huzur nedir, ne zaman huzurlu oluruz? Huzur ile mutluluğun farkı nedir? Mutluluk işlerinin tıkırında gitmesi, olumsuzlukların seni az bulması demektir. Huzur ise tüm olumsuzluklar sıkıntılara rağmen kalbin mutmain olması, razı olması, sakin olması demektir. Senin kalbin ne zaman mutmain oluyor peki? Dur ve düşün biraz. Hemen geçme diğer satırlara, zorla zihnini. Ne zaman mı mutmain oluyor, Allah ile olduğunu hissettiğin vakit mutmain oluyor.
 Derdin sıkıntın bin tane olsun ama  ben Rabbimleyim, beni gerçekten seven zat ile beraberim. İtiraf edin kendinize. Uzun zamandır almasın için ailenize dil döktüğünüz i phone, kazanmak için 2-3 yıl kendinizi heder ettiğiniz üniversiteniz, vitrinde gördüğünüz adeta aşık olduğunuz o kıyafet hepsi de sahip olduktan sonra heyecanını, mutluluğunu ne kadar sürdürebiliyor? Bir doktor okuldan mezun olduktan sonra tıp fakültesini kazanmanın mutluluğunu hala yaşıyor mu, o beğendiğiniz kıyafeti eskittikten sonra çöpe atınca ilk aldığınızdaki heyecanınız var mı? Hayır, yok. Ama Allah ile beraber olduğunuzu iki ay önce de , beş yıl önce de hissetseniz tekrar hissettiğinizde yine bir heyecan ve ardından kalbe sekinet veren bir huzur. Derttaş yokla kalbini, sağ sola sorma her zaman. İçinde kocaman bir cevher dururken ona güven bazen sadece. Bazen onu dinle sadece. Seni senden daha iyi bilen insan yok. Sade hayat iyidir. Dinle gönlünü ve emanet et huzur bulduğun zata...
Vaktin en güzeli Allah ile olduğun andır. Eyvallah... 

/Müberra

3 Eylül 2018 Pazartesi

BLOGTAN HABER VAR !

Bismillahhirrahmanirrahim
Elhamdulillah
Vessalatu vesselâm ala Resulullah
Uzuuun bir aradan sonra güzel kardeşimin vesilesiyle yine buradayız kardeşlerimmm. Güzel insan güzel haber sebebi de olur bazen. Bloga üç yazar olarak devam etmeye karar verdik Rabbim muvaffak etsin. Bendeniz LeyluNehar rumuzu ile yazmaya niyet alan, önceki yazıların müsebbibi, İstanbul Tıp Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi kardeşinizim. İki güzide yazarımız da tıp fakültesi 3. Sınıf öğrencisi. Onları kendi yazıları ile tanımanızı isterim.Sizler bizim için değerlisiniz, instagramdan olsun yorumdan olsun aktif katılımınız mutluluk sebebidir :) Allah’a emanet olunuz, dualarınıza talibiz.


Vesselâm

Resim : https://i.pinimg.com/originals/23/46/53/234653ee01d65063212d8b388d7fde39.jpg

22 Temmuz 2018 Pazar

Bir Parıltı

Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillahi Rabbil Alemin
Vessalatu vesselam ala Resulullah

shine ile ilgili görsel sonucu

Kardeşler size, bana yansıyan bir parıltıdan bahsetmek istiyorum.

Az çok bilen biliyor, Türk standartlarındaki eğitim hayatımı sonlandırmaya çalışmıştım. Ama bu sadece size yansıyan tarafı... Hayatımdaki birçok şey daha farklı olsun diye uğraştım bugüne kadar. Bazısı hakikatli adımlardı, bazısı nefsani... Nefsani adımlar çok yıpratıcı oldu. Hep bir şeylerle savaş halinde idim. Neden? Buz dağının görünmeyen kısmı aynıydı. Çünkü ben, acizliğimin yeterince farkında değildim.

Şöyle açıklayayım, hiç kendi iradenizi aşan konularda sızlanırken buldunuz mu kendinizi? Farkına varınca korkunç bir durum olduğunu anlıyorsunuz. Neden mi korkunç? Çünkü mutlak hakim olan Allah'tır ve siz böyle yaparak küçük hakimiyetinizi ilan etmiş oluyorsunuz. Öğrencilikle iç içe bir örnek: "O kadar da çalışmıştım, neden bu puanı aldım ki?" diye üzülmek. Evet o 'üzüntü' kisvesinin altında o küçük hakimiyetin bayrağı dalgalanıyor. BEN çalışmıştım, sonucu da ona göre olmalıydı(mı?).

Şu hususa ne dersiniz? Allah için yapmaya 'niyet ettiklerinizi' bi düşünün. Teheccüde kalkayım,ilim öğreneyim,şu kadar kitap okuyayım, bu kadar yazı yazayım. Olmaz ya hani bi uyku tutar,bi gaflet gelir,misafirler o hafta akın eder. Ama Allah'ım senin için yapacaktım? E be kardeşim,bizi bizden daha iyi biliyor Alimul Hakim. Sen niyetini et. Belki yapacaktın hepsini ve bu sefer yine 'ben yaptım' moduna girecek ve yaptıklarını hiç edecektin? O temiz niyetine halel getirecektin? Bırak ve yapamadıklarının iç çekişiyle salihlerle beraber ol. Bırak ve sabır devesine bin. Gün gelir, Allah hepsini nasip eder ve o deve seni şükür kervanına katar.

Peki bu hakikati idrak eden nasıl bir tavırda olur? "Ben ders çalışırken, güzel işlere niyet ederken o gücü veren Allah'tır, bunlara benim gücüm yetmezdi. Sonucu da veren Allah'tır." Bize düşen varsa  kul olarak o minik irademizi Allah'ın istediği şekilde kullanmak. Helale harama, farzların yerine getirilmesine dikkat etmek.

 İnanın bu acziyet zihniyeti insana o kadar şey katıyor ki: rahatlık,huzur,teslimiyet,dingin bir ruh...
Ve tabii kavramlar zıtlıklarla bilinir, kendi acziyetini bilen Rabbinin kudretini bilir. O'nu daha iyi tanımak bizim görevimiz değil midir?

Allah acziyetinizi iliklerinize kadar idrak etme lütfuna eriştirsin mümineler. O'nu tanıyan kalifiye kullardan olasınız.

VehamdulillahiRabbilAlemin


Resim : https://shine-workshops.co.uk/



15 Temmuz 2018 Pazar

Sahabe Olsa Ne Yapardı ?

 BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,
 Elhamdulillahi Rabbil Alemin
 Vessalatu vesselam ala Resulullah

( Muhammed Emin Yıldırım Hocamız ile Görüşme)

Adalet deyince akla gelen sahabe Hz. Ömer...

İnşallah yazımda müslüman hanımlar olarak gerçekten tıp okumalı mıyız sorusu üzerine istişarelerimden birini paylaşmaya niyet ettim. (diğer alanlardaki kardeşler de okusun derim )

Sınavlar yaklaşıyordu, öyle ağır geliyordu ki bazı şeyler. Bu fitne ortamında ne işimiz var ? Burada gerçekten olmalı mıyım ? Ders çalışmalarım boşuna mı ? O zaman hiç çalışmayayım ? O zaman sınavlar ne olacak ? Acaba, SAHABE BU DURUMDA OLSA NE YAPARDI?.. iç dünyamın kısa bir özeti. Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın vakfına mail attım biiznillah. Hocamız "82 İL 82 SAHABE" adlı bereketli programa sebep olan insandır.Siyer Vakfının kurucusu. Sahabe sevgisini ve bilgisini anlamanız için ilgili bir kaç videosunu izlemeniz yeter diye düşünüyorum. Allah ondan ebeden razı olsun.

 Kaç gün geçtiğini Allah en iyi bilir,ama beklenmedik bir şekilde, yazdığıma yakın bir tarihte, meşhur okul amfimizde otururken bir telefon geldi : "Hocamız gelsin görüşelim dedi, şu şu zamanlar müsait misiniz ?" Elhamdulillah, bu önemli istişare için gün sayıyordum ki vakit tamam oldu. Birçok zorluk yaşasak da Hocamızın yanına vardık. "Sen de mi bırakmayı düşünüyorsun ?" O an bi kere daha idrak ettim ki tek değilim, bunları dışa vurarak ya da vurmayarak yaşayan bir çok kardeşim var benim. "Hocam, ümmetin bir çok derdi varken burada mı olmalı ? Bir müslüman hanım için ortamı, şartları uygun mudur ? Sonrası nasıl olur ? Ağır bir branş, evimizle mesleğimiz arasında bocalar mıyız ?" Müslüman hanım doktorlara ihtiyaç vardı, dinimizin ruhsatları, Hocalarımızın fetvaları vardı. Bocalama hususunda da niyeti Allah rızası olana Allah yardım etmez mi ? Muhammed Emin Hocamız da bizim önümüzde bu konuda (çok) örnek olmadığını düşünmüş olmalı ki :"ÖRNEĞİNİZ YOKSA SİZ İLK OLUN."

Müslümanların onları anlayacak doktorlara ihtiyacı vardı. Nureddin Hocamızdan öğrendiğim bir söz var: "Uzman doktorun sözü müftüden öncedir." Bu yetki ve sorumluluğun bilincinde insanlar bu alanda olmalı idi. Zira tıp, insanı önceler. İnsan ise Allah'a abd (kul) olmaya gelmiştir. Acizler acizi insanın hastalık, özür halleri vardır. Tıpla iç içe fıkıh konuları vardır. Hele de mahrem haller vardır. Burada hanım doktorlar özellikle hanım hastaları düşünmeli idi. (Zaruret halinde, Allah'ın sınırları içinde, erkek hastalara en iyi danışmanlığa da yetkin olmalı biiznillah ) (Aslında sırf doktorluk da değil, hemşirelik, hasta bakıcılığı... gibi birçok alanda bize ihtiyaç var )

Ve aklıma yer eden cevap... "Bunca fitnenin olduğu bu ortamda, bizim şartlarımızda (hanım olmak karma sistem...) sahabe olsa ne yapardı ?" Sahabeyi tanıyan, Onları aleme anlatmayı görev edinmiş, Ebu Eyyub El Ensari'nin semtinde Ümmet için çabalayan, velhasıl 'dertli' biri olarak söylüyordu "MÜCADELE EDERDİ." Yaşlı gözlerle : "Hocam o zaman bize çok dua edin." Ve bunun sözünü alarak oradan ayrıldık.

Aklımda kaldığı kadarıyla anlatma gayretinde oldum. Bizim alan tıp olduğu için bu konu üzerinde durdum. Müslümanca yaşamak için neredeyse her alanda müslümana ihtiyaç var.Fakat 'hanım' olarak seçtiğimiz alana dikkat etmek lazım biiznillah. ( Bu konu hakkında Nureddin Yıldız Hocamıza,sohbet ve fetvalarına danışabilirisiniz.)Eksiğim,yanlışım vardır,estağfirullah. Velhasıl kardeşler, bu istişare sonucu da devam etmemiz adına oldu. Merak ettiklerinizi "hekimelikyolu" adlı instagram hesabı üzerinden ya da buraya yorumdan yazabilirsiniz. Kıymetli görüşlerinizi bekliyorum. Rabbunallah diyip dosdoğru olmaya niyet edelim,niyet etmemiz de başarı da Allah'tandır.

VelhamdulillahiRabbilAlemin

resim : https://www.yeniakit.com.tr/haber/adalet-deyince-akla-gelen-sahabe-hz-omer-66680.html

13 Temmuz 2018 Cuma

LEYL VE NEHAR (GECE VE GÜNDÜZ)

Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillahi Rabbil alemin
Salli ve sellim ala Resulullah

WHAT YAZISI ile ilgili görsel sonucu

Bir kardeşin yorumuna cevap vermeyi başaramayarak karşınızdayım. Kardeş blogu açma sebebimi, instagramı açıp kapatma sebebimi merak etmiş.Kısaca (!) anlatmaya çalışasacağım.

Bir müslüman hanım için Türkiye şartlarındaki tıp fakültesi farklı (!) bir ortam. Derslere uyum sağlamak, karma bir ortamda içimizde hep bir istiğfarla bulunmaya çalışmak, velhasıl buğuz etmek, vaktini Allah rızası için düzenlemek... Liseden çok farklı bir deneyim. Artık odana kapanıp hep ders çalışamazsın, vakit ayırman gereken daha fazla alan vardır ve tıp başlı başına bir iştir. Bir de ümmetin dertlerini dert edinme idrakine varalı çok olmamıştı. Kendimi acaba ne yapabilirim diye buldum. Uzunca bir dönem tıpı bırakıp bu dertlere yönelmeyi düşündüm. Bu düşüncemi ciddi bir şekilde aileme, arkadaşlarıma, velhasıl istişareye açtım. Nureddin Yıldız Hocamıza yazdım çünkü Hocamız diğer çoğu bölümlerde okumayı müslüman hanımlar için ısrarla uygun bulmazken tıp okumamızı ısrarla savunuyordu. Çünkü bazı bölümleri hanımların okumasını 'zaruret' olarak görüyordu. Muhammed Emin Yıldırım Hocamıza yazdım kendisi ile bizzat görüştüm ve sahabenin böyle bir durumda tavrının nasıl olacağını sordum, o da 'Mücadele ederlerdi.' cevabını verdi. Elhamdulillah ki hala çoğu şey içime sinmese de ısrarlı uğraşlar sonucu tıpı bırakamadım ve bırakmaya çabalamayı bıraktım. Bu alanda istihdam edilmiş olabilirdim,kader planında bir hekime olmam gerekiyor olabilirdi.Ümmetin bu alanda da dertleri vardı ve gücümün yettiğinden sorumluydum. Ve Allah bu alanda çabalamamı nasip etti. "Allah'ın rızasını elimdeki imkanlarla nasıl celbedebilirdim ? İslamı bu devirde yaşamaya çalışan hanım kardeşlerime biiznillah tecrübelerimi aktarabilir,hakkı sabrı tavsiye edebilir, hele hekimelik yolunda ise ona destek olabilirdim." -Aslında her müslüman bu soruyu kendi şartlarına uyarlayabilir.- Daha önce tıp ilmiyle tefekkür edip olaylara farklı pencereden bakma ve baktırma gayreti ile açtığım bloga bir nebze sesimi duyurmak adına geri dönmek nasip oldu . İnstagram hesabıyla da duyurmak nasip oldu. Rabbim amelimizi salih eylesin, ayrıntıları daha sonraki yazılarda açıklamaya niyet ettim,zira uzun soluklu yazamadım. "HekimelikYolu" adlı instagram hesabından da yorumdan da biiznillah ulaşabilirisiniz. Allah bizi birbirimizi O'nun rızası için sevmekle Arşının gölgesinde gölgelendirsin tanımadan sevdiğim hanım kardeşlerim. 


VelhamdulillahiRabbilAlemin


RESİM :https://www.google.com.tr/search?q=WHAT+YAZISI&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwiZ95meqJ3cAhWrC5oKHdUEAxQQ_AUICigB&biw=1680&bih=982#imgrc=b2TKSNH7b6EadM:

11 Temmuz 2018 Çarşamba

Niyet İlle Niyet

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,
 Elhamdulillah
 Vessalatu vesselam ala Resulullah



Yeniden bloga dönüş, instagrama dönüş beraberinde sorunları da getirmişti. Bayan Nur Yüz gibi bir kardeşin desteğini alınca hesabım hareketlenmiş,elim daha fazla telefona gider olmuştu. Bazen kendimi karşımdakilerin sorularına anlamsız cevaplar verirken bulmuştum. Bu aslında sırf bu konuya özgü bir şey değildi kardeşler. Allah(cc) rızası için çıktığımız yollarda bizleri neler yoldan şaşırtmaya çalışırdı ? Şeytan ve nefsimiz. Biri ebedi düşman biri Allah selamete erdirirse bizim lehimize saf tutabilecek bir potansiyel. E bunları bilip de hala düşmanımıza gardımızı alamamak, nefsimizi terbiye edememek neden olabilir acaba ? Çünkü şunu gözden kaçırıyor olabiliriz : Allah(cc) mutlak hakimdir. Hakimul Habirdir. Bizim düşmana galebe çalmamız da nefis 'terbiyesi'ne girebilmemiz de hep O'NUN gücü iledir. Modern çağ hastalıklarından 'kişisel gelişim' batağına azıcık kulak verdiyseniz 'özgüven' adlı gizli putu duymuşsunuzdur. Bu puta göre güç bizim içimizde saklı imiş (!). Biz istersek olurmuş (!)"Yoksa insanın elde etmek istediği her şeye sahip olabileceğini mi sanıyorsunuz?*"Tek güvenilmesi gereken Yüceler Yücesi Rabbimiz Necm suresinin 24. ayetinde der bunu.Elbet isteyeceğiz ama 'öz'ümüzden değil RABBİMİZDEN. Dua edin icabet edeyim buyurur. Yalnız icabet etmekle kabul etmek birebir aynı değil,bilirsiniz. Semi'dir,duyar. Basir'dir,görür gözyaşlarını.Hayy'dır Kayyum'dur, sen yaşıyorsan O'nun kudretiyledir. Zaten duaya oturabildiysen O istemiştir en başından beri. Evet,cüzi irademiz vardır. Bir yanlışa gidecekken pır pır atar kalbimiz,duyan duyar, dinleyen dinler. Biz irademizi Allah yoluna Rasul (sav) yoluna kullanırsak ne ala. Hayra dua ederiz, hatta belki naz ederiz :" Allah'ım ! Senin için senin istemediğini yapmadım, sen nefsimi terbiye et ya RABBİ(rab,terbiye eden demktir zaten elhamdulillah) Ve niyetimi salih,amelimi salih, yolumu sıratı müstakim kıl." Niyetini sırf Allah rızası olarak tutmak da Allah'tan istenecek bir haslettir velhasıl. Öyle olmasa Hz Süleyman (as) "...Beni salihlerin arasına kat." diye dua eder miydi ? Allahu ekber kebira

VelhamdulillahiRabbilAlemin

http://www.kuranmeali.org/40/mumin_suresi/60.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
http://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=53&ayet=24
http://www.kuranmeali.org/27/neml_suresi/19.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
resim : https://yandex.com.tr/gorsel/search?p=2&text=tekbir%20namaz%20tumblr&img_url=https%3A%2F%2Fgemarmembacaakhwat.files.wordpress.com%2F2013%2F09%2Fyallah-small-copy.jpg&pos=106&rpt=simage

9 Temmuz 2018 Pazartesi

Bütten Hayra

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdulillahi Rabbil alemin
Salli ve sellim ala Resulullah

Finallere az kalmıştı. Bayan parlak öğrencilik hayatında (!) büte müte kalmayan, çırpınıyordu : "En az bıla bıla almalıyım." Kardeşlerden dua istiyordum ,kalmak demek psikolojik olarak tuhaf geliyordu belki de... Evet kardeşler abartılacak bir şey yoktu ama üniversite hayatında çoğu insanın isteyerek yapmayacağı bir şey yaptım ve sonunda kaldım :) Biraz bilerek oldu. Memlekete gitmem hususunda bazı problemler vardı ve o yaz tatilinin rehavetine kapılmak istemiyordum. Ders çalışırken bir düzen oturmuştu, ilmi bir program nasip etmişti Allah; ilmihal,hoca takibi,Kur'an hasbıhali, kitap okuma içeren bir program. Malum dersler bitince çoğu kardeş ya ev kızı moduna giriyordu ya internet fitnesiyle daha fazla vakit geçiriyordu ya güzel yüreklerle güzel işler yapıyordu... Biraz kolaya kaçmış oldum ama inşallah ders çalışırken yaptığım diğer işleri ders çalışma zorunluluğum kalmadığında da sürdürmek adına bir başlangıç olsun istedim fena mı ? :) Şimdi asıl dua edin de Allah rızasına ebeden muvaffak etsin,cümleten... 

VelhamdulillahiRabbilAlemin

RESİM : https://static.milligazete.com.tr/sites/71/uploads/2017/09/04/lim-en-buyuk-zenginliktir-1504542399.jpeg

2 Temmuz 2018 Pazartesi

İnsan Sevdiğini Hiç Üzer Mi?

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdulillahi Rabbil alemin
Salli ve sellim ala Resulullah



Aylar aylar sonra yazacağımız varmış ki çok sevdiğim bir kardeşimin sebepliğinde yeni adıyla bloga geri dönmüştüm.Blogu açarken amacım bu hızlı yaşamdan biraz olsun geri durup kuşbakışı olanları seyretmekti. Tefekkür. Bazen olaylar sıcak iken, karşımızdakini fütursuzca kırarken çok da güçlü duruyoruz değil mi ? Işıklar...Şeytanın alkışları... Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler(!) Pekala, o gurur lezzetini söndürecek bir şey söyleyeyim mi ? Ya o çok sevip de sana ters bir laf etti diye hunharca kırdığın insan kısa bir süre sonra ölecek olsaydı ? Kaçtı değil mi tadın ?! Ona hala böyle davranabilecek miydin ? Kardeşler,böyle anlarda acilen Allaha sığının, özellikle şeytandan!Öyle hararetli bi şekilde konuşurken o kuşbakışı hale büründüğünüzde iç çekişlerinizi bi nebze azaltacak bir davranış bu. ya da hemen kuşbakışına geçirecek bir silah. Ya hu bizim en büyuk düşmanımızdan ötürü sevdiğimiz yahut tanımadığımız yahut sevmediğimiz insanları neden kırıyoruz ? Evet sen sevmeyebilirsin (ki mümin birini sevmiyorsan o da ayrı bi sorunundur kardeş bu arada ) ama KABE YIKMAYA DEĞER Mİ ? Baştacımız Kabe. Allahı'(CC)n evi KABE.. Diyeceksin sen yapmasan nereden bileceksin. Haklısın, ama tevbe öyle bir kapıdır ki Allah (CC) bu kapıyı tekraaar tekrar çalanı sever. Evet evet yanlış değil. Tekrar tekrar yanlış 'yapılan' bir "insan"dan özür dilemeye yüzümüz olmaz. Şeytan haşa Allah azze ve celle de böyleymiş gibi günah işleyince bu tuzakla bizi umutsuzluğa itelemeye çalışmıyor mu ? Allah onun oyunlarından bizi muhafaza eylesin. Şeytandan beri olma hususunda da ibadet yapabilmeye güç yetirmede de hep O'NA MUHTACIZ. Sahi biz kimiz ki ?

Velhamdulillahi RABBİL Alemin

Resim : https://www.uludagsozluk.com/k/insan-sevdi%C4%9Fini-hi%C3%A7-%C3%BCzer-mi/3/

Kalp

Bismillahirrahmanirrahim

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun ki O biz gözle dahi  görünmezken gözler, gönüller verdi. Ve tabi işitme yetisi de... (1) Efendimiz (Sallahu aleyhi vesellem) de önce vahye kulak verdi; vahyedilen ise vahyeden Allah (cc) tarafından toplandı, okundu, açıklandı. (2) Aracı olan 'dil' de Resulü(as)'nün idi.

Gönüllerin tabibi, Efendimiz (sav) buyurmuş ki : "Kulun kalbi istikamet üzere olmadan,imanı istikamet üzere olamaz; dili istikamet üzere olmadan da kalb istikamet üzere olamaz. Şerlerinden komşusu emin olmayan cennete giremez." Hadisten çıkardığımız ölçütler : dil - iman - kalb ; amel bütünlüğü. Efendimiz as, bize ölçebileceğimiz değerler bildiriyor. Merkeze kalbi alıp farklı açılardan bakmaya çalışalım. Dille alakalı kavramları irdeleyelim, dille yolunu bulan amelleri : dua, kavl (söz), nida gibi.

I.Dua ve kalb. İlk hadiste 'istikamet üzere olmak' kavramı dikkatimi çekiyor, devam eden bir süreci anımsatıyor. "Ey kalbleri halden hale çeviren Rabbim, benim kalbimi senin dinin üzere sabit kıl." Ümmü Seleme(ra) validemizin bildirdiği, En Güzel Örneğin (sav) en çok tekrarladığı dualardan biri,
'Tekrarla'nan bir dua, neden ? Ki alime validemiz soruyor : "Ey Allah'ın Resulü(sav) neden bu duayı çokça yapıyorsun ?' Şöyle buyurdular : 'Hiç kimse yoktur ki onun kalbi Allah'ın parmakları arasında olmasın, dileyenin kalbini düzeltir, doğru yola kor, dileyenin de kalbini kaydırır, yoldan çıkar."
Demek ki yardım talebimiz devamlı olmalı, duanın sıkça tekrarı gibi, günün beş vakti huzura durmak gibi. Velhasıl duanın kalble ilişkisi, hekim ve hasta misali.
Ayrıca öğreniyorum ki salatın,tekbirin, şükrün, takdisin de sözlükteki anlamı dua. Kalble samimiyete dökülen,dille amele dönüşen, ibadetin özü olan 'dua'.

II.Kavl ve kalb. Kendisinin beyanının herkesi aciz bıraktığı Kur'an-ı Kerim'de sözle ilgili sıfatlar olduğunu öğreniyorum. Güzel (hasen), faydalı (maruf), adaletli (adl), sağlam(sedid), kerim, açık (beliğ), yumuşak (leyyin) ;  kötü (sû'), çirkin (münker), yalan (zur)...(4) Pekişiyor ki kalbin halleri var, kavlin de. Kalb anne babaya ihsanı öğütleyen Rabbini dinler, söz 'kerim' olur; Musa as gibi vahyi dinler firavuna söz 'leyyin' olur. Mazlumun ise kalbi incinirse, Rabbi yaşadığı zulmü dile dökmesine izin verir, bu halin ruhsatı 'sû' söz olur. (5)

III.Nida ve kalb. Bu ilişkide farklı kavramlar da göze çarpıyor. 'Çağırmak,seslenmek,yalvarmak' anlamları taşıyan nida, kimin seslendiğine ve kime seslenildiğine göre anlam kazanıyor. İnkar edenlerle muhatap olunursa 'seslenilenin' kalbi sıkıntısından (küfründen) ötürü yapılan çağrı, sağıra yapılmış gibi adlandırılıyor.(6) Diğer tarafta ise seslenenin Zekeriyya as gibi gönle sahip bir nebi, seslenilenin de Gönüllerin Sahibi olduğu o ayet : "O vakit ki Rabbına nida etmişti, gizli bir nida" (7) Bildilen üzere öğreniyoruz ki Zekeriyya as kendinden sonraki yakın kesimin halinden endişe ediyor ve bir yardımcı istiyor. Kendisi yaşlı, eşi akim*. Ama Zekeriyya as'ı da bizleri de  hiçbir şey değilken yaratan Allah(cc) Ona bir oğul müjdeliyor. Kalben endişe dilde gizli bir yakarış oluyor, Hz. Yahya (as)'a 'sebep' oluyor.

Ve söz ki cahilin dilinde çoğalır, bazen yavanlaşır. Sözü uzattık zihni yorduk belki ama düşünmek Rabbimizin tavsiyesi değil midir ? Deryada damla dahi olmayan bu araştırma süreci içerisinde, deryanın sınırının Alim olan Allah'ta sınırsızlığının farkına vardık.Velhasıl Allah'ın izniyle embriyonik sürecimizin 23.gününden beri atan, şekilden şekle, halden hale giren, O'nun elinde bizim bedenimizde olan bu et parçasına dikkat etmeli. Cümleten düzelişi mesleğimize ihtiyaç bırakmayabilir,(en basitinden dünyada ilk sıradaki ölüm nedenlerini ekarte edebilir), ümmeten düzelişi Müslümanları aziz kılabilir, dikkat etmeli.

Elhamdulillah

Kaynak Alınanlar/ Faydalanılanlar
-Kuranmeali.org
-Langman Medikal Embriyoloji
-Nedirnedemek.com
-Tdk.gov.tr
-Kalbin Erbaini,Mehmet Görmez
1 : Mulk.23
2:  Kıyamet.16-19
3 : Taha.44
4 : Kalbin Erbaini
5 : Nisa.148
6 : Bakara.171
7:  Meryem.3 (Elmalılı Hamdi Yazır, Hasenat Kur'an Araştırma Programı)
*Akim : İnfertil,kısır.
RESİM : https://www.salon.com/2015/02/14/i_will_fix_your_heart_the_greatest_valentines_day_medical_story_ever/

Hanım Sahabelerimiz Serisi -3- Hz. Ümmü Seleme Bint Ebi Ümeyye (ra)

  DİRAYET TİMSALİ ÜMMÜ SELEME BİNT EBİ ÜMEYYE ( R.A) Hayatından kısaca bahsetmeden önce belirtmek isterim ki sahabe efendilerimizin hayatlar...