Allah'ın
selamı rahmeti ve merhameti bizlerin üzerine olsun.
Bismillah
diyerek başlamak istiyorum yazıma. Zira ne yazacağım, nasıl ilerleyeceğim
konusunda pek bir fikrim yok .İfade etmek istediğim pek çok şey olmasına rağmen
kalemime dökülmesini beklemekten başka çıkar yolum yok. Aylardır izole olma
durumundan sonra yeni normale alıştığımız şu dönemde geleceğe dair pek çok sorgulama ve kaygı da beraberinde
geldi. Her şeyde olduğu gibi bu kaygı ve muhasebenin de azı karar çoğu zarar.
Vakitlice kendimizi sorgulamak ve ilerde şu anki halimize bakınca ne görmek
istediğimizi iyi anlamak gerekiyor.
Zaman zaman yaşadığımız bu varoluşsal sancıların fitillendiği nokta bazen bir olay bazen de bir sualdir. Ama öyle bir sual vardır ki küçük büyük, yaşlı genç dinlemez; hatta kimden geleceği de hiç belli olmaz. Biraz bilmece gibi oldu sanırım :) lafı fazla uzatmadan diyelim. Maruz kaldığımız bu mühim sual: "Büyüyünce ne olacaksın?"dır. Dediklerimin zihninizde yankılandığını ve fotoğraf karesi gibi belli görüntülerin sizi meşgul ettiğini anlamak zor olmasa gerek. Peki ya hala tam olarak cevabını verebildik mi? Hiç sanmam. Çünkü sınır tanımayan, kalıpları olmayan bir sual bu aslında... Yükte hafif pahada ağır cinsten.
Bana gelecek
olursak küçükken bu suale muhatap kılınmış, cevap vermeye hak kazanmışım. Ne
mutlu değil mi? Bir o kadar da insana
değerli hissettiren bir hâl, düşününce... :)
Şimdiki
zamandan geriye doğru gidince küçüklükten bu yana hep doktor olmak istiyordum
diyip sizleri yeni bir varoluş sancısı ile baş başa bırakmak istemiyorum.
Aslolan ise belki de doktor olma gibi bir hayalimin o zamanlar olmadığıydı.
Öğretmenlikle başlayıp -özellikle ana okulu öğretmenliği- basketbolcu olmaya
kadar giden, hayalleri arasında pek bir
bağlantı kuramayacağınız bir kız çocuğu var karşınızda.
Ortaokul hayatında başlayan top sevdası hayallerimin de baş rolüydü -hele ki basketbol-. Şu yaşımda dahi basket oynayanları gördükçe içim gidiyor. :) Tabii gerçek dünyaya dönmek çok uzun sürmedi.
Her neyse. sizlere bahsetmem gereken konu kariyer
planıyken geçmişe ufak bir yolculuk yapmış olduk. Amacım Hekimelik Yolu'nun bir
ferdi olarak hala içimde barınan ve gerçekleşmesi pek mümkün olmayan hayallerimle sizi
tanıştırmak, içimdeki kız çocuğuyla şu anki halimi el ele tutuşturup bir
yolculuğa çıkarırken sizleri de şahit kılmak. Zira bu yolculuğa iki şey eşlik
ediyor: çocuk kalbinin saflığı ve hayatın tecrübelerini fark ettikçe gelen
gerçekçi olma durumu. Liseyi yarıladıktan sonra zihnime 'gerçekçi olabilme' güncellemesi gelmiş olmalı ki artık daha ihtimal dahilinde hayallerim vardı. Tıp düşünmeye başlamıştım. Gittikçe
artan ilgim beni başka şeyler düşünmekten alıkoysa da başaramama ihtimalini de hep göz önünde tutmaya çalıştım. Çünkü benim için yazgı neyse en hayırlısı da oydu. Hoş, kazanmak mevzunun küçük bir kısmıymış. Asıl mesele kazandıktan sonra başlıyormuş. :) Dönem 1'deyken bir doktor bana
tavsiye olarak: "Yol yakınken vazgeç." demişti. Tıpta dönem ilerledikçe aslında
hiçbir şey bilmediğinizi düşünürsünüz ve ben o zaman çok bildiğim için (!) o doktorun biraz
abarttığını düşünmüştüm. Şu an geldiğim noktada her sene ayrı zorlasa da o
doktora çokça hak verdiğim dönemler oldu. Ama işin garibi, zaman geçtikçe değişik bir
şekilde kendine hayran bırakıyor hekim olma duygusu . Her halimize hamdü senalar
olsun.
Sona
yaklaştıkça bittiğini düşünmek isterken TUS gerçeği ile karşı karşıya
kalıyorsunuz ve belki de asıl olay bundan sonra başlıyor. Bu yıl şunu çokça
dile getirmişimdir: Hasta kitlemin çocuk ya da hanımlar olması tercihim olur.
Böyle düşününce pek çok bölüm eleniyor zaten fakat yeni stajlar gördükçe ne
olmak istediğimden çok, ne olmak istemediğime karar vermek daha kolay geldi. :) Bakalım
bu sene hangi stajlar elenecek?
Zihnimdeki
fikir karmaşasını anlamak pek zor değil sanıyorum. Fakat net olduğum bir şey var: (en azından o yolda
niyetimi sabit tutmaya çalıştığım) Seçeceğim uzmanlık, gideceğim yer beni hep
Allah’ın rızasına eriştirsin, yolum hep O'na çıksın ve bu mesleğin
enaniyetinden korunayım. Sizlerin de duasına talibim, zira tek zırhım dua. Bakara
216'da şöyle bir kısım geçer, aşina olduğumuz: "Olur ki (bazen) hoşunuza
gitmeyen bir şey sizin için hayırlı olur ve hoşunuza giden bir şey de sizin
için şer olur. (Hayırlı ve doğru olanı) Allah bilir, siz bilemezsiniz."
/KATRE-MİSAL
Öyle haklı bir yazı olmuş ki... Elinize sağlık. Dualarımız Allah yolunda yürüyen herkesle, yolunuz açık olsun. 😍
YanıtlaSilBeğenmeniz bizi mutlu eder. :) Hepimizin yolu açık olsun.
Sil